Bahabey caddesi sinema meydanı Yavruturna mah, cengiz topel cad. No: 2/B Erdem Apt B blok Çorum/Merkez

İlk Çağ İnanlılar Topluluğunun Tanıklığı

İlk Çağ İnanlılar Topluluğunun Tanıklığı

MESİH İSA'NIN TANRILIĞI

İlk Çağ İnanlılar Topluluğunun Tanıklığı

İlk çağ İnanlılar Topluluğu’nun, Mesih’in tanrısallılığına olan tanıklığı oldukça açıktır. İlk kilise babalarının ve düşünürlerinin yazdıklarına bakarak, bu üstün öğretiye inandıklarını kanıtlayabiliriz.

Kilise babalarının yazmış oldukları belgelerde Mesih’ten “sonsuz,” “beden almış olan Tanrı,” “yaratıcı” v.b. gibi çeşitli tanrısal üvanlarla bahsedilir.1 Bazılarından alınan örnek alıntılar şöyledir:

* Polikarp (İ.S. 69-155): İzmir rahibi, elçi Yuhanna’nın öğrencilerindendi. Polikarp şöyle yazmıştır; “Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası ve sonsuz Başkahin’in Kendisi Tanrı olan İsa Mesih, sizleri imanda güçlendirsin….”

* Ignatius (İ.S. 110): Antakya İnanlılar Topluluğu’nun önderidir. Polikarp, Klement, ve Barnaba’yla aynı dönemde yaşamıştır ve Kolose’de şehit edilmiştir. Efesliler’e yazdığı bir mektupta, Mesih’ten “Tanrımız İsa Mesih” olarak bahseder.

Başka bir mektupta İgnatius Polikarp’e şöyle der: “Her iklimin ötesinde, sonsuz ve gözle görünmeyen, fakat bizler için beden alıp bize görünen… bizim uğrumuza acı çeken Mesih’i bekle.”

Daha sonra İzmirliler’den bahsederek Polikarp’e şöyle demiştir: “Mesih’in kanına (Tanrı’ya) inanmazlarsa, onları yargı beklemektedir.”

Aşağıdaki alıntılar Kirsopp Lake’ten aktarılmıştır:

İgnatius’tan Efeslilere I, selamlar– “…Tanrımız İsa Mesih….”

İgnatius’tan Efeslilere I. 1 — “…Tanrı’nın kanıyla….”

İgnatius’tan Efeslilere VII. 2– “…insan olan Tanrı….”

İgnatius’tan Efeslilere XVII. 2– “…İsa Mesih olan Tanrı bilgisine erişmek….”

İgnatius’tan Efeslilere XVIII. 2– “…Tanrımız İsa Mesih için….”

İgnatius’tan Efeslilere XIX. 3– “…Tanrı insan olarak görünmüştür….”

İgnatius’tan Magnezyanlara XI. 1– “…Babayla sonsuzlukta olan Mesih….”

İgnatius’tan Magnezyanlara XIII. 2– “…İsa Mesih Baba’ya bağlıydı….”

İgnatius’tan Tralyanlara VII. 1– “…Tanrı’dan İsa Mesih’ten…”

İgnatius’tan Romalılara, selamlar– “…Tanrımız İsa Mesih….” (iki kere)

İgnatius’tan Romalılara III. 3– “Tanrımız İsa Mesih….”

İgnatius’tan Romalılara VI. 3– “…Tanrı şefkatinin örneğiyle acı çekeyim….”

İgnatius’tan İzmirlilere VIII. 3– “…Tanrımız İsa Mesih….”

Barnaba Mektubu VII. 2– “Rab olan Tanrı Oğlu….”

Araştırmacı yazar John Weldon şöyle der: “…İgnatius’un, mektup yazmış kişilerce veya topluluklarca hakaret ettiği savıyla azarlanmamış olması gerçeği, M.S. 115’ten önce, Mesih’in tanrısallığının herkesçe kabul edilmiş olduğunu gösterir.

* İrenaeus (İ.S. 125-200): Polikarp’ın öğrencisidir. “Yanlış fikirlere karşı” adlı yazısında, Musa’nın Mesih’i nasıl gördüğünü ve Musa’nın yanan çalıda görmüş olduğunun Mesih olduğundan bahseder. İrenaeus Mesih’in Baba Tanrı’yla olan ilişkisini şöyle anlatır: “Söz ve Bilgelik, Oğul ve Ruh devamlı O’nunlaydı…. ‘Kendi benzeyişimizde insan yapalım’ diyen de O’ydu.”

*Şehit Justin (İ.S. 110-166): İmanını ilimsel bir anlamda savunmuştur. Şu sözler ona aittir; ” Çoğu zaman ‘Tanrı İbrahim’e gitti’ veya ‘Rab Musa’ya konuştu’ ve ‘Rab insan oğullarının inşa ettiği kuleye geldi’ veya ‘Tanrı Nuh’u gemiye bindirdi’ sözlerini işittiğinizde, bildiğimiz Tanrı’nın buralara gittiğini, geldiğini sanmayın sakın…. Çünkü tarif edilemez olan Baba ve Rab, hiç bir yere gelmez, gitmez, yürümez, uyumaz veya uyanmaz. İbrahim, İshak ve Yakup, tarif olunamayan Rabbi değil, fakat Oğul olan Tanrı’yı görmüşlerdir. Musa’yla yanan çalılardan konuşan da Oğul Tanrıydı ” (Diyaloglar CXXXVII). Daha sonra şöyle devam eder: “Mesihimiz, yanan çalıda bir Melek ve aynı zamanda elçi olan İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un ‘Ben, Ben Olanım’ diyen Tanrısı olan İsa Mesih’tir” (Birinci Tartışma 1. XII; 1. XIII).

* Klement (ö. İ.S. 101): Roma rahibi. “Öğretiş” adlı eserinde (Bölüm 16) Zekarya’dan bir alıntıyla Rabbi anlatır: “Ve bütün mukaddeslerle beraber Allahım Rab gelecek” (Zekarya 14:5). Ve ondördüncü bölümde Malaki 1:11, 14’ten aktarmış olduğu iki alıntıyla, Rabbin Yehova olduğunu gösteriyor. Ben Klement diyorum ki ” Tanrı’nın yüceliğinin saltanat asası

Rabbimiz İsa Mesih” (XVI). Malaki’nin Eski Antlaşma’da, Rabbin tapınağına gelmesini beklediği kişi (XXIII) Rab İsa Mesih’ti.

Bu yazılar, kilise babalarının yazdıkları belgelerden sadece bir kaçıdır.

Bu belgelerin uydurma olduklarını söyleyenler varsa, kilise babalarının söylemiş oldukları sözlerin aksini kanıtlayan tarihi belgeleri gösterme sorumluluğu onların üzerindedir. Dördüncü yüzyılda, Arius’a kadar kilise babalarının Mesih’in Tanrı olmadığını söyledikleri bir belge bulunamamıştır.

İkinci olarak, Kutsal Kitab’ın değiştirilmiş olduğu iddiasına gelince, buna karşı elimizde M.S. 325’ten önceki Kutsal Kitap belgeleri bulunmaktadır. Bu belgelerin (parça veya bütün olarak) Grekçe ve Latince orijinalleri, on bir ayet dışında günümüzdeki Kutsal Kitapla aynıdır. Bugün elimizde bulunan Kutsal Kitap, eski dünya edebiyatları arasında en iyi korunmuş olan kitaptır. Mesih’in tanrısallığını öğreten ayetleri çıkarmak, tüm tarihsel kanıtlara karşı bir yalan olurdu.

Bir Hıristiyanın Mesih’in tanrısallığını ilk reddedişi, İ.S. 190’da olmuştur. Teodotus adlı Bizanslı bir deri tüccarı, Mesih’i reddetmesiyle ilgili şu sözleri söylemiştir: “Ben Tanrı’yı değil, bir insanı reddediyorum….” Daha sonra İskenderiyeli bir papaz olan Arius adında bir şahıs, Mesih’in tanrısallığını reddedince bu konu kilise içerisinde büyük bir teolojik tartışmaya dönüşmüştür. Bu tartışmanın yarattığı yankılar, kilisenin Mesih’in tanrısalığını daha önce bu şekilde tartışmamış olduğunu gösterir. Yoksa Arius’un öğretişi hemen reddedilirdi. Bunu izleyen iki buçuk yüzyıl boyunca, Mesih İnanlıları bir çok eziyete ve işkenceye maruz kalmıştır. İznik Konseyi, inanlılar arasındaki bu anlaşmazlığı ortadan kaldırmak maksadıyla, topluluk önderlerinin bir araya gelme kararıdır. Dikkatlice ve itinayla sürdürülen zorlu tartışmalardan sonra, Mesih’in tanrısallığı tüm önderlerce onaylanmıştır. Arius ve halâ onu destekleyen iki kişi, topluluk önderleri arasından atılmıştır.

Bazıları, Kral Konstantin’in İznik Konseyi’nden muhafazakar bir karar çıkması için önderlere baskı yaptığı için böyle bir sonuç çıktığını ileri sürerler. Bu doğru değildir. Eğer bir baskı olayı varsa, bu da Mesih İnanlıları’nın Konstantin’e olan baskısıdır. Tarihsel kayıtlara göre, işkence edilmiş Mesih İnanlıları’nın yaralarını gören Konstantin, onların aralarına gidip yaralarını öpmüştür. İmanları uğruna gözlerini veya herhangi bir uzvunu kaybetmiş olan Mesih İnanlıları, Konstantin’den gelecek baskılara göz yummazlardı.

İznik Konseyi’nin konusu, İsa’nın sadece bir insan olup olmadığı değildi. Bunun yanısıra İsa’nın Tanrı mı, yoksa herhangi bir ilah mı olduğunu da tartışıyorlardı.

Arius, topluluk önderliğinden atılmış olmasına rağmen, yıllarca inanlılar topluluğunu yoldan çıkarmayı sürdürmüştür. Bu dönemde muhafazakâr görüşün önderi ve aynı zamanda İskenderiye rahibi olan Atanasius, Arius’un izleyicileri tarafından beş kez sürgün edilmiştir. Karşı görüş İ.S. 381’deki İstanbul (Konstantinapol) Konseyi’ne kadar sürmüştür. İstanbul Konseyi’nden sonra ortalık sakinleşmiştir.

Uzun tartışmalar sonucu tüm karşıtlıklara rağmen alınan “İznik İman Bildirisi” kararı, halâ İnanlılar Topluluğu’nun teolojik bir köşe taşıdır.

Mark Noll, İznik İman Bildirisi’yle ilgili şöyle der:

İ.S. 325’te Roma İmparatoru Konstantin, İnanlılar Topluluğu’nun önderlerini Marmara Denizi’nin güney doğusundaki küçük bir kasabada toplantıya çağırmıştır. Konstantin, dini çekişmenin imparatorluğun bütünlüğünü tehlikeye soktuğunu düşünüyordu . Bu çekişme noktası, Mısır ülkesinin İskenderiye şehrinde bulunan küçük bir kilisenin öğretişlerinden kaynaklanıyordu. Rahip Arius’un öğretişlerini yargılayan İnanlılar Topluluğu önderleri, Mesih İnancını beyan eden unutulmayacak bir bildiri hazırlamışlardır.

İznik İman Bildirisi olarak bilinen bu bildiri, sadece Arius’un öğretişine karşı çıkmak amacıla beyan edilen Üçlübirlik tanımı değil, fakat aynı zamanda tarihteki ilk Hıristiyan iman bildirisidir. (Bu bildiri halâ Ortodoks, Roma Katolik, Luteran ve Episkopal Kiliseleri’nin ayinlerinde kullanılır). Bu bildirinin önemi, dünyanın kurtarıcısı İsa Mesih’in eşsiz doğasına güçlü bir tanıklıkta bulunmasıdır.

Arius’un öğretişleri, tüm Hıristiyanlık tarihi boyunca Mesih İnanlıları’nın yeni mantık kavramlarıyla uğraştıklarını gösterir. Arius’un savunduğu nokta şuydu: Eğer Baba Tanrı kesinlikle yetkin, üstün ve değişmeyense ve herşeyin kesin yaratıcısıysa, o halde yeryüzündeki herşey ve herkes, Tanrı’dan ayrı tutulmalıdır. Ve Arius varsayımına şunu eklemiştir; eğer herşey Tanrı’dan ayrılıyorsa, o halde İsa da Tanrı’dan ayrılmalıdır.

Arius ve izleyicileri, Mesih’in dünyaya gelmeden önce varolduğuna ve Mesih’in dünyanın yaratıcısı olduğuna inanıyorlardı.Arius’a göre, İsa dünyanın yaradılışında ve kurtuluşunda büyük bir rol oynamıştı, fakat Kendisi Tanrı değildi. Sadece tek bir Tanrı olabilirdi. Bu yüzden Mesih mutlaka yaratılmışlardan olmalıydı. Bu nedenle, Mesih de değişebilir ve günah işleyebilirdi (tüm yaratılanlar gibi)… ve Mesih’te Tanrı’nın aklına sahip değildi

Arius’un öğretişlerinin Mesih İnancına zarar verdiğini farkeden İnanlılar Topluluğu önderleri, İznik Konseyi’nde Arius’un öğretişlerine karşı şu sonuçlara varmışlardır:

1. Mesih Tanrı’nın Kendisiydi. İsa’nın Kendisi Baba Tanrı’yla aynıydı. Baba ve Oğul’da görülen farklılıklar, görev ve ilişki farklılıkları olarak ele alınmalıdır, fakat Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, tek gerçek Tanrı’dır.

2. Mesih Baba’yla aynı öze sahipti. Bunu açıklamak için kullanılmış olan Grekçe homoousios (homo= ‘aynı’, ousios= ‘öz’) kelimesi büyük karmaşaya yol açmıştır…. Fakat bu kelimenin seçilmiş olmasının nedeni, Mesih’in Tanrı’nın Kendisi olduğunu vurgulamak içindir. Bu durum, İsa’nın “Ben ve Baba biriz” sözüyle özetlenebilir (Yuhanna 10:30).

3. Mesih Tanrı’nın ‘biricik’ Oğludur, yaratılmamıştır. Yani, Mesih zaman içerisinde yaratılmamış, fakat Tanrı Oğlu olarak sonsuzluktan gelmiştir.

4. Mesih, insanların kurtuluşu için insan bedeni almıştır. Mesih’in görevi, insanları kurtarmaktı. Mesih, yaratılanlardan birisi olsaydı, insanların kurtuluşu gerçekleşemezdi. Günah, insanı Tanrı’dan uzaklaştırmış olduğundan, günahlı bir insan, insanları Tanrı’ya getiremezdi. Bu nedenle kurtuluş Tanrı’dandır.

İznik İman Bildirisi’ne karşı çıkanlar çok olmuştur. Arius’un izleyicileri, İznik İman bildirisinin sağlam Kutsal Kitap kanıtlarına rağmen, inançlarını bırakmak istememişlerdir. Kutsal Kitap’ta bulunmayan kelimeler (homoousios gibi) birçok Mesih İnanlısı’nı rahatsız etmiştir. Fakat Atanasius ve diğer Arius karşıtları, ‘tek öz’ kelimesinin ayrı kişilikleri değil, ‘Baba, Oğul, Kutsal Ruh’ üçlemesiyle tek Tanrı’yı oluşturduğunu anlatmaları, İznik İman Bildirisi’nin kabul edilmesini sağlamıştır.

İznik İman Bildirisi, bugün bile insan bilgeliğini Tanrı’nın esini olan İsa Mesih’in üzerine çıkarmak için, teolojik spekülasyon malzemesi yapılmaktadır. İznik İman Bildirisi, Mesih’in tanrısal doğasını, beden alıp yeryüzüne gelişini ve insanları kurtarışını eşsiz bir şekilde beyan eder. Sonuç olarak, bu iman bildirisi Hıristiyan tapınışında ve beyanında kullanıldığında, Kutsal Ruh’un Hıristiyan imanını Hıristiyan yaşamına uyguladığı bir araç da olabilir.

İznik İman Bildirisi

Görünen ve görünmeyen şeyleri yaratan, göklerin ve yerin yaratıcısı olan, tek yüce Baba Tanrı’ya inanırım.

Ve Tanrı’nın biricik Oğlu, tüm evrenden önce var olan, yaratılmamış, fakat Tanrı’yla aynı öze sahip olan, Kutsal Ruh’un aracılığıyla Bakire Meryem’den doğarak beden alıp, hepimizin kurtuluşunu sağlayan, insan olan ve Pontus Pilatus’un emriyle çarmıha gerilmiş ve acı çekmiş olan ve gömüldükten üç gün sonra dirilmiş olan ve Kutsal Yazılar’a göre göğe alınmış olan ve Baba’nın sağında oturmakta olan ve yaşayanları ve ölüleri yargılamak üzere tekrar görkemle gelecek olan ve egemenliği sonsuza dek sürecek olan Rab İsa Mesih’e inanırım.

Ve Rab ve yaşam kaynağı olan, Baba’dan çıkmış olan, Kendisi’ne Babayla ve Oğulla beraber tapınılmakta olan ve Baba ve Oğulla yüceltilen, peygamberler ve elçilerin İnanlılar Topluluğu aracılığıyla açıklamış oldukları Kutsal Ruh’a inanırım. Günahların affı için tek vaftiz olduğunu, ölülerin dirileceğini ve dünyanın sonunun geleceğini beyan ederim. Amin. (Son paragraf İ.S. 381’de eklenmiştir). ” 10

Zondervan Resimli Kutsal Kitap Ansiklopedisi’nde “Mesih’in Tanrısallığıyla” ilgili bir makalede şöyle yazılmıştır:

Mesih’in tanrısallığını en açık ve en dolu olarak ifade eden kaynak İ.S. 325’teki İznik Konseyi’nde sunulan ‘İznik İman Bildirisidir.’ Bu bildirinin bir parçası şöyledir: “Tanrı’nın biricik Oğlu, tüm evrenden önce varolan, yaratılmamış fakat Tanrı’yla aynı öze sahip olan İsa Mesih….” Bu sözde, Mesih’in ‘Tanrı’nın Kendisi’ olduğunu görüyoruz. ‘Tanrısal’ kelimesi, ‘ilahi’ kelimesinden çok daha güçlüdür. Her insanda ilahi bir taraf bulunabilir. Fakat ‘tanrısallık’ sadece Tanrı’ya mahsustur.

Sadece İsa Mesih, Kendisi için böyle iddialarda bulunmuştur. İsa Mesih’in iddiaları, O’nun öğrettiklerinin Tanrı’nın öğrettikleriyle aynı, yaptıklarının Tanrı’nın yaptıklarıyla aynı olduğunu gösterir. O’nun kişiliğinde Tanrı’ya tam bir açıklık vardır. Kendi yetkisini göstermesi, Tanrı’nın yetkisini göstermesidir. İsa Mesih’in iddialarına benzer iddialarda bulunan bir kişi ya delidir, ya yalancıdır, ya da doğruyu söylüyordur. Elimizde bulunan kanıtların ışığında, İsa Mesih’in iddia etmiş olduğu kişi, ‘Tanrı’nın Kendisi’, olduğunu görüyoruz.” 11

Daha sonraları İ.S. 451’de Kadıköy Konseyi toplanmıştır. Bu konseyde, İsa Mesih’in üç doğaya sahip tanrısal kişiliğiyle ilgili Kutsal Kitap öğretişi tasvir edilmiştir. Bu toplantıların, ortaya çıkan teolojik durumları onaylamak için olmadığını anlamak önemlidir. Bu toplantıların amacı, Kutsal Kitab’ın öğrettiği gerçekleri vurgulamaktır.

O zamanlar, kilise büyürken, yanlış öğretişleri yalanlayacak ve sağlam öğretişleri duyuracak elektronik haberleşme olanaklarının olmadığını unutmayın. İnanlılar, haberleri birbirlerinden alıyorlardı. Sağlam Kutsal Kitap öğretişi vermek, kilise konseylerinin temsilcileriyle oluyordu. İşte bu şekilde, Roma dünyasındaki Mesih İnanlıları sağlam öğretiş alıyorlardı.

Böylece, Mesih’in tanrısallığına sadece Kutsal Yazılar’ın değil, Kilise tarihinin de tanıklık etmekte olduğunu görüyoruz.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir