Bahabey caddesi sinema meydanı Yavruturna mah, cengiz topel cad. No: 2/B Erdem Apt B blok Çorum/Merkez

Bir Özgürlük Hikayesi

Bir Özgürlük Hikayesi

Samsun Kilisesi Vaaz

Bir ÖZGÜRLÜK hikayesi

İnsan ticareti (köle alışverişi) tarihin kapkaranlık sayfalarından.. Bazı Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde şimdiye dek kökü kazınamamış. Milyonlarca insan kardeş insafsızlık mengenesinde. Şu kudurgan çağda çirkef dolapları var gücüyle işlerlikte. Tanrı’nın kusursuz yasalarını, özgürlük hak-kını, kadın haklarını, Tanrı armağanı çocukların değerini, ruhsal-etiksel kuralları ayaklar altında çiğneyen zulüm kuruluşları her yanda etkin sömürücülüğün haddini aşmış uğraşlarından.. Bu miskinliğin gerisinde savunmasız insanları çalmak zalimliği sırıtmakta. “İnsan çalmayacaksın” (Mısır’dan Çıkış 21:16) yolunda bir buyruk da vermiş Tanrı. Kimin umurunda!

Yürek paralayan konu bizi yaklaşık iki yüz yıl geriye, dert dünyasına umut ışığı yakan bir olguya götürür: Çiftlik ağasının köleleri arasında, Afrika’dan çalınmış Kaf da var. Canını dişine takarak ağanın gelirini şişirmeye kullanılan bir insan kardeş. Kimsenin özleyemeyeceği bu ezici duruma karşın Kaf gözle görülür elle tutulur mutlulukta. İç dünyası kanıtlı sevincin kıvancına erişmiş. Görgülü günleri anlam ve içerikle bezenmiş. Kaf, insafsız koşulların etkileyemeyeceği ortamın gizini kavramış, güncel baskılara üstün gelebilir doğrultuda koşullandırılmış. Somut gönencin bastırılamayan kaynağını bulmuş. Sözün kısası, Kaf imrenilir bir Mesih bağlısı. Şu çileli yaşamın kötü gelişimlerine yenik düşmemeyi öğrenmiş. Baskılar onun bileğini bükemiyor, hiç sarsılmayan imanıyla onları kendisi yöneltiyor. Canının egemeni Mesih güç koşulları nasıl zafere dönüştürebileceğini ona öğretmiş: “İşte bunun içindir ki bezginliğe düşmüyoruz. Her ne kadar dıştan görünen varlığımız bozulmaktaysa da, içteki varlığımız güngünden tazelenmektedir. Çünkü şu gelip geçici hafif acılar, bizde ne sınırı ne de kısıtlaması olan sonsuz yücelik doluluğunu oluşturmaktadır. Gözlerimizi görülenlere değil, görülmeyenlere dikiyoruz. Çünkü görülenler geçicidir; görülmeyenlerse sonsuzdur”(II. Korintoslular 4:16-18).

Önemi sıfıra indirilen kölenin asıl sahibi şu çalkantılı yerde değil, çalkantısız gök-lerde. Yerdeki acıların bastırıldığı yücelerde (bkz. Yuhanna 16:22; Galatyalılar 6:9; Efesoslular 3:16; Romalılar 8:17). Hiçbir durum ve gelişim Kaf’ın imana dayanan güvenini sarsamıyor. O, iç varlığında çökkünlükten yükselten gücün yönetiminde. Bu özenilir duruma karşı yüzeyde serbest görünenin boyunduruğu ezicidir. Bencillik, yararcılık, acımazlık, ruhsal tutsaklık, hepsi egemen.

Kaf’ı çalıştıran adam aşırı baskıcı sayılamaz. Ama gün gelir paraya ihtiyaç belirince Kaf’ı köle pazarında satışa çıkarır. Acımazlığı, para canlılığı yüzünden okunan meymenetsiz bir ağa Kaf’a alıcı olur. Fiyatta uyuşur parayı sayar, yeni bir köle sağlar. Kaf el değiştirirken önceki sahip bu ağayı aydınlatır: “Çok uysal ve çalışkandır. Kendisine her bakımdan güvenebilirsin; sadece bir özelliği var. Onun en çok sevdiği kişi İsa Mesih’tir. Her gün odasına çekilir, Tanrı Sözü’nü okur, ilahi söyler, dua eder. Bu tapınıştan kendisini hiçbir güç koparamaz.” Bunu duyan yeni sahip küplere biner; bir küfür savurarak, “Benim ağalığım nerede kalıyor?” der. “Kitapla duayla geçirilecek vaktimiz yok. Bunlara paydos! Anlıyor musun Kaf?” Ardından kesin bir gözdağı verir: “Buyruğumu dinlemezsen sonuç kötü olur.” Önceki ağa onu uyarır: “Biraz dikkatli davranmanı salık veririm.”

Kaf yeni bir ağanın eline geçmiş ama düşüncesi göksel sahibinde. Vicdan doğruluğuyla çalışan köleye iş nerede olursa iştir. Para hırsıyla kavrulan efendiyi büsbütün değiştirmeye gücü yeter olan Mesih’e daha da sağlam imanla sarılır. Ağa çok sinirli, hırçın ve katı yürekli. Ne güler ne de acır. Ama Kaf’ın tutumu hep aynı. Tanrı’nın altın yasasını akılda tutar. “Kötülüğü iyilikle yen” (bkz. Romalılar 12:14-21). Çok geçmez katı yürekli ağa Kaf’ın her gün yatağı başında diz çöküp dua ettiğini, ezgiler söylediğini öğrenir. “Sahibin benim” dercesine, “Anlaşılan, köle pazarındaki uyarıma aldırış etmedin” diye kükrer. “Bir kez daha bu saçma davranışlarını duyarsam sonun ne olacağını hesaba al!” Kaf sağduyulu yanıtı verir: “Efendim, Rab İsa Mesih kurtarıcımdır; her gün kendisiyle konuşmamı ister. Senin her buyruğunu severek yapayım; lütfen beni O’nun Sözü’nü okumaktan, dediklerini dinlemekten mahrum bırakma. Dua edince sizi çocuklarınızı daha derin sevgiyle seviyorum, çiftliğinizde kaytarmıyorum. Kurtarıcımla her gün konuşamamak katlanılamayacak yüktür. Nolur beni duadan kesmeyin. Hergün O’nun Sözü bana yeni güç katıyor.” Ama ne gezer! Aklı fikri kazançta dolaşan ağa sağduyulu dilden anlamaz. Granitleşmiş yürekle tehditi sürdürür: “Uyarımı öneme al; bu dayanaksız dualardan vaz geç, kendini senden beklenen işe ver. Buyruğumu saymazlıktan gelirsen sen de burada sayılmazsın.”

Böylesi sert bir çıkışın Kaf’ı belki de gizli duaya iteceği sanılabilir; ama kanışlı bağlılıktan koparılamaz o. Mesih inanlısının karşılaştığı saldırılar zinciri nedir? Aşağılık, kara çalıcılık, gözdağı, baskı, sindirme, toplanmaya set çekme, Mesih’i inkâra itme, ölümle boğuş, kılıç.. Ama bunlar gerçek inanlıyı yıldıramaz; onu sadece günah köstekleyebilir. Sadık köle odacığına çekilir, pencereyi bile örtmeyi düşünmeden korkusuz bir Mesih bağlısına yaraşır tutumla, imanla Daniel peygamber’in yaptığını yapar. Bunlardır Mesih’e inanmanın sonrası.
Daniel de Perslerin imparatoru tarafından diri Tanrı’ya duanın yasaklandığı bunalımlı bir dönemde bundan vazgeçmemişti. İman ettiği Tanrı’ya yakardı, tüm sarayın öfkesini üzerine topladı. Sonunda aslanlar inine atıldı; ama güçlü Tanrı meleğini gönderdi, kudurgan hayvanların ağzını bağladı. Bu mucizeye tanık olan imparator Darius bir femanla Daniel’in Tanrısı’nı tek Tanrı olarak övdü, ona bağ-lılıktan şaşmayan Daniel’i yükseltti (bkz. Daniel 6).”Tanrı bizimle birlikte olunca, bize karşı kim durabilir?”(Romalılar 8:31). “Rab yanımdadır; kork-mam…Çektiğim acıları saydın. Gözyaşlarımı şişene koy. Onlar kitabında yazılı değil mi? Çağırdığım gün, düşmanlarım geri çekilecek” (Mezmur 118:6; 56:8,9).

Kaf bu güvenlikle Kutsal Kitap’ı okur, dua eder, ezgiler söyler. Ama ağa durumu gözlemekte. Sabah erken köleyi çağırır, ateşlenerek onu iyice haşlar. Kölenin özrü yok: “Efendim, doğrudur; dün akşam odamda dua ettim. Ben Tanrı’sız Mesih’siz yaşayamam. Her an Rabbim’in desteğine muhtacım. O’nsuz yüreğim çarpmaz; çalışamam.” Ağa bastırır buyruğu: “Çıkarın gömleğini, bağlayın direğe!” Elinden eksik etmediği kırbaca yapışır, ha babam köleye bindirir. Gözleri hınçla dolu. Dayanılmaz bir patak. Eşi acıya kapılıp ağanın ayaklarına kapanır; yalvarır: “Aman durdur artık!” Ağa kadını paylayarak kovar; o da hıçkırıkla çekilir. Hiç kimse o öfkeyi önleyemez. Takati kesilinceye dek sopayı sürdürür. Gözleri kan tabağı.. Savunmasız kölenin bedeninden kanlar fışkırıyor ölü gibi yere seriliyor. Ağa buyuruyor: “Yaralarını tuzlu suyla yıkayın, gömleğini giydirip işe salın.” Sızıyla kıvranan köle hem çalışıyor hem de derinden basit bir ezgiyi mırıldanıyor:
Geçer toptan işkence görgüleri,
Mesih’le gelir sevinç, neşe günleri.

Güveni aksaksız güven. O katlanılmaz acıyı Mesih’in şifa ve teselli yeteneği yatıştırır. Kendisi de kırbaçla dövülmedi mi? Haça asılarak öldürülmedi mi? O bu görgülerden geçmemiş olsaydı Kaf’ı nasıl kurtarabilirdi? Çok uzun sürmez umutlar yeşerir. Ağanın çalkalanan vicdanı gitgide artan yoğunlukla onu sarsar. Köleye bakmamak için ortalıktan çekilir; ama yürek dürtüsü dinmez. Kendi kendine söylenir: “Ne berbat birisiyim! Vahşiliğimi kime anlatabilirim? Adam hırsızlık mı yaptı? Kavga mı çıkardı? Kızlarıma mı sataştı? Ya ne? Yararsız olan o değil, benim.” Vicdan kınayışı dinmez; belini büker. Öylesi kaygılı ki, yatağına koşar; gece olur uyuyamaz. Korkulu hayaller görür; eşini uyandırır. Kadın derin telaşla, “Doktor getirtelim” der. O, “Gerekli değil; ruhum canım hasta” diye yanıtlar. “Ölüp cehenneme gideceğimden korkuyorum. Bana ruhsal yardımda bulunacak, dua edecek kimse var mı?” Karısı şaşırır. “Bu ne başkalık! Ne oldu bu adama?” Çekinerek yanıtlar: “Bu sabah köteklediğin köleden başkasını bilmiyorum!” Adam çekinerek sorar: “Bu yaptıklarımdan sonra Kaf hiç benim için dua eder mi?” Kadın yanıtlar: “Kaf hiç çekinmeden açıkladığı imanı taşıyorsa ona düşman denecek kimse yoktur. Düşmanını sevmesi imanının yöntemi; İsa ona bunu öğretir.” Kocası, “Öyleyse, koş Kaf’ı buraya getir” der.

Kadın yılgınlıkla Kaf’ın kulübesine bir köle salar. Kaf yeniden kendisini patak beklediğini düşünür. Çünkü tam o anda duadadır. Köle, arkadaşıyla birlikte hiç korkmadan ağanın evine varır. Kadın onu kapıda karşılar, meraktan içi eriyen köleyi yatak odasına yöneltir. Ağa uzanmış inliyor; tüm gururu ezilmiş tavus kuşu gibi çekinerek, “Evladım Kaf, benim için Tanrı’ya dua eder misin?” diye sorar. O kabadayılık gitmiş, yüzü sapsarı kesilmiş, gözleri kana bürünmüş. Yatakta otur-maya didiniyor, hıçkırıklarını gizleyemiyor. Yüreği yaralı kölenin yüzünden sevgi ve sevinç coşuyor sanki. Dua onun en önemli gönenci. Dost yararına da düşman yararına da. Mesih’in buyruğu sürekli aklında (bkz. Matta 5:39,44,45,46). Mesih’in bu canlı öğretisi Kaf’ın yaşamını uğraşını yöneltmekte (bkz. Romalılar 12:19-21). Kaf bu örnek yaşamı yansıtmaya atanan bir inanlı. Kudurganlığı kırılan çiftlik ağasını sevgi dolu yürekle avutur: “Tanrı’ya şükürler, efendim” der. “Odama çekileli sizin için dua ediyordum. Duayı şimdi burada sürdürebiliriz.”

Kaf bunları söyleyerek oracıkta diz çöker, en yakın dostuna konuşurcasına dileğini af ve kutluluğun kaynaklandığı yüce kata yöneltir. Efendisi için, tüm ailesi için, hepsinin kurtuluşa ve sevince kavuşması için Tanrı’ya yakarır. Duygulandırıcı bir görünüm. İmanla güvenle dileklerini din bellemeleri değil, kendi basit lisanında diri Tanrı’ya içtenlikli yaklaşım..Yanıtın tez geleceğine imanı kesin. Şafağın sökmesiyle o katı yürekli köle ağasının, hanımının, çocuklarının içinde Tanrı kayrası işlerliğini tümler, yüreğini canlılık esenlik doldurur. O eve Mesih’in kurtarışı erişir. Değişmiş yaşamlar..

O zalim ağa, köle saklamanın, sömürücülüğün tüm çirkinliğini kavrar, kölelerini serbest bırakır. Yukarıdan doğuşun getirdiği sonuçları varlığında görür. Efendi ve köle sevgiyle birbirine kenetlenir. Irk ayrılığı, sınıf düşmanlığı, hınç çirkinliği Mesih’in güneşinde kar gibi erir. Kardeşlik gözyaşları birbirine karışır, yürekler pekişir. Tanrı’nın kurtarıcı İsa’da sunduğu sevgi doğal yönden güç anlaşılabilir, ama sonucu, somut etkisi bu gönence gelenin yaşamında belirir. Varlığında gerçekleşen bu parlak aşamayı herkese tanıtmak isteyen o önceki ağa Kaf’la elele verir, iki eşit kardeş durumunda müjdeyi her yana yayarlar. Mesih’in onlara verdiği yaşam yeniliğini herkese anlatırlar. İman etmenin getirdiği güvenliği başkalarına bildirerek tövbe mesajını yayarlar, günahlıları Mesih’e çağırırlar.

Kurtarıcı Mesih bilinen işkencelerin en korkuncunu ruhunda bedeninde taşırken dileğini yükseltti: “Baba, onlara bağışla; çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” (Luka 23:34). O’nun sadık inanlısı Stefanos ilk Mesih şehidi onuruyla taşlanmak-tayken içerikli bir dua sundu: “Ya Rab, bu günahı onlara sayma” (Habercilerin İşleri 7:60). Hakka bağlılıkla canını veren içindeki parlak karakteri açıklar.

Thomas Cosmades

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir