Bahabey caddesi sinema meydanı Yavruturna mah, cengiz topel cad. No: 2/B Erdem Apt B blok Çorum/Merkez

Mesihin Tanrısallığına Karşı Duran Bazı Nedenler Nelerdir?

Mesihin Tanrısallığına Karşı Duran Bazı Nedenler Nelerdir?

MESİH İSA'NIN TANRILIĞI

Mesih İsa’nın Tanrısalığı’na Karşı Duran Bazı Nedenler Nelerdir?

Bugün, Mesih’in tanrısallığına karşı çıkan veya anlama zorluğu çeken birçok insan vardır. Bunlardan bazılarını bu bölümde Kutsal Yazılar ışığında kısaca ele alacağız.

“Baba Benden Üstündür”

İsa; “Baba benden üstündür” demiştir (Yuhanna 14:28). Mesih’in tanrısallığına karşı duran birisi; “Bu ayet Mesih’in Tanrı’nın altında olduğunu gösterir” diyebilir.

İsa’nın, yeryüzünde kul özünde bulunarak yapmakta olduğu hizmette, derece olarak Baba’dan aşağı olduğu doğrudur. Böyle bir derece, O’nun tanrısal doğasını reddetmez. Aynı pasajda İsa, Filip’e şöyle der: “Beni görmüş olan, Baba’yı görmüştür. Sen nasıl ‘Bize Baba’yı göster’ diyorsun” (Yuhanna 14:8-9). Bu söz, İsa’nın ve Baba’nın doğalarının bir olduğunu gösterir. Mesih’i görmek, Tanrı’yı görmek anlamına geliyordu (bkz. Yuhanna 12:44, 45). Bu sebeple, İsa’nın Baba’nın üstünlüğüyle ilgili sözleri, yeryüzünde bulunduğu geçici durumdan dolayıdır.

Burada Arthur W. Pink’in “Exposition of the Gospel of John” (Yuhanna İncili’nin Yorumu) adlı eserinden bir alıntı yapacağız:

‘Babam benden üstündür.’ Mesih’in tanrısallığını ve Tanrı’yla olan eşitliğini reddeden ‘Üniteryanlar’ın’ en çok kullandıkları ayet budur. Kurtarıcı, öğrencilerine Baba’ya gittiği için sevinmeleri gerektiğini söylemiş ve daha sonra ‘Babam benden üstündür’ demiştir. Bunu inceleyecek olursak tüm zorluğu aşmış oluruz. Baba’nın Mesih’ten üstün olması, Mesih Baba’ya gitmekte olduğundan, öğrenciler için sevinç kaynağıdır. Bu durum, uyuşmazlık yaratan ‘üstün’ kelimesine anlam kazandırır ve bu ayette hangi anlamda kullanılmış olduğunu gösterir. Kurtarıcı’nın, Baba’yla Kendisi arasında yapmış olduğu bu karşılaştırma, Kendi doğasına yönelik değil, o andaki karakterine ve durumuna yönelikti.

Mesih, Kendi esas varlığından bahsetmiyordu. Tanrı’ya eşit olduğunu hırsızlık olarak düşünmeyen İsa, sadece kul özünü almayıp, aynı zamanda insan benzeyişinde doğmuştur. Her iki anlamda da resmi statü (Aracı olarak) ve insan doğası olarak, Baba’nın altındadır. Bu konuşma boyunca ve 17. bölümdeki duada (Yuhanna) İsa Mesih, Baba’nın görevlendirmiş olduğu hizmetçiydi. Baba’nın, Oğul’a üstün olmasında daha uygun bir anlam vardır. Beden alıp insanların arasında yaşayarak, utancın ve en keskin acının ortasına inmekle, Kendisi’nin aşağılanmasına göz yummuştu. Artık başını koyacak bir yeri olmayan ‘İnsanoğlu’ durumundaydı. Zengin olan, bizim uğrumuza yoksul olmaya razı olmuştu. Mesih üzüntüler ve acılar adamıydı. Bunun ışığında, bu ayette Mesih Kendi durumunu, Baba’nın göksel Tapınağı’ndaki durumuyla karşılaştırıyordu. Baba, en yüce görkem tahtında oturuyordu. Görkeminin parlaklığını engelleyecek hiç bir şey yoktu. O’na devamlı tapınmakta olan kutsal varlıklarla çevrilmişti. Beden almış olan Oğul’un durumu bambaşkaydı: insanlarca aşağılanmış, reddedilmiş ve yakında çarmıha çivilenmek üzere en gaddar düşmanlarla çevrilmişti. Bu bağlamda da Baba Oğul’dan üstündür. Oğul’un Baba’ya gitmesi, durumun tamamen değişmesi anlamına gelmektedir. Hiç şüphesiz Oğul için tartışmasız bir kazanç olacaktı. Öyleyse, burada karşılaştırılması gereken, Mesih’in insan bedenindeyken aşağılanan durumuyla, Baba’ya yükseltileceği durumudur! Bu nedenle, O’nu gerçekten sevenler O’nun Baba’ya gideceğini duyduklarında sevinmiş olmalıdırlar, çünkü Baba hem resmi statüsünde hem de çevre şartları açısından, Oğul’dan daha üstündü. Kul özünde yeryüzünde bulunup Kendisini göndereni yücelten Mesih’ti.” 1

Baba Tanrı Mesih’in “Başıdır”

Aynı türden bir ilişki 1. Korintliler 11:3’te de anlatılmaktadır: “Ama şunu da bilmenizi isterim: her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek ve Mesih’in başı Tanrı’dır.” Bu ayette üç karşılaştırma yapılmaktadır: Bunlar, Erkek ve Mesih, erkek ve kadın, ve Mesih ve Tanrı karşılaştırmalarıdır. Burada üzerinde tartışılan konu, Mesih ve Tanrı’nın karşılaştırılmasıdır. “Tanrı Mesih’in başıdır. Burada bir üstünlük yok mudur?” Bu karşılaştırmanın yetki konusu üzerinde olduğunu unutmayınız. Üstünlükten veya alçaklıktan bahsedilmemektedir. Tersine; Mesih dünyadayken insan olarak yaşamak için, Kendisini gönüllü bir şekilde Tanrı’nın altına koymuştur.

İsa Baba’ya Boyun Eğer

Mesih’in Baba’yla olan ilişkisini gösteren başka bir ayette şu soru sahneye çıkıyor: “Her şey Oğul’a bağlı kılınınca, o zaman Oğul da her şeyi, Kendisine bağımlı kılan Tanrı’ya bağımlı olacaktır. Öyle ki, Tanrı her şeyde herşey olsun” (1. Korintliler 15:28). Burada kullanılan “bağımlı olma” (veya boyun eğme) fiili, Mesih’in Baba’ya eşit olmadığı anlamına değil, rollerin farklı olduğu anlamına gelir. Bağımlı olmak, aşağı olmak anlamına gelmez.

Bu konuyu düşünün. Tanrı’nın, insanların günahlarını kefaretle kurtarması için, bir kişi’nin Kendisini ölüme bağlı kılması gerekirdi. Bu görevi, günaha sınırsız kefaret sağlama yeteneği olan yetkin bir insan ancak başarabilirdi, çünkü insanlık için kanını dökmesi gerekecekti. Tanrı sadece kusursuz kurbanları kabul ettiğinden, Mesih’in yetkin olması gerekiyordu. Bunu kim yapabilirdi? Yalnızca Tanrı. Ve Tanrı’nın Kendisi olan Oğul, bizler için kanını dökmüştür (Elçilerin İşleri 20:28). Bu görevin başarıya ulaşmasını sağlayan anahtar kelime “itaat” kelimesidir .

İşte, tek bir suç, bütün insanların makûmiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı. Bir adamın sözdinlemezliği yüzünden birçoğu günahkâr kılındığı gibi, yine bir adamın söz dinlemesiyle bir çoğu doğru kılınacaktır (Romalılar 5:18, 19).

Mükemmel insan olarak Mesih’in, Tanrı’ya itaat etmesi ve Tanrı’nın insanlığı kurtarma plânını yerine getirmesi gerekiyordu. İnsanlığı, Tanrı’yla olan sonsuz ayrılığından kurtarmak için İsa, Baba Tanrı’nın plânına gönülden boyun eğmiştir.

İsa Tanrı’nın Biricik Oğluydu

Bazıları Yuhanna 3:16’daki “biricik Oğul” terimiyle (bkz 1:14, 18; 3:18) İsa’nın yaratılanlardan birisi olduğunu iddia edip, O’nun tanrısallığını reddederler “Biricik Oğul” terimi, İsa’nın yaratılmış olduğu anlamına gelmez. Yuhanna’nın kullanmış olduğu “biricik” Oğul kelimesi “eşsiz, benzersiz, bereketlenmiş olan ” 2 anlamında kullanılmıştır. C.S. Lewis “biricik Oğul” kelimesini şöyle tanımlıyor:

İman bildirilerinden birisi, Mesih’in Tanrı’nın yaratılmamış olan biricik Oğlu olduğunu ve bütün evrenin yaratılışından önce Tanrı’da varolduğunu belirtir. Mesih’in yeryüzüne beden alıp gelmesi, bir bakirenin oğlu olduğu anlamına gelmez. Şu anda üzerinde durduğumuz konu, zaman ve mekânın yaradılışından önceki durumdur. “Tüm evrenin yaradılışından önce Mesih’in varolduğu” ne demektir?

Oğul’un beden alıp yeryüzünde yaşaması ve Tanrı’ya Baba demesi, Tanrı’yla İsa arasında Baba-Oğul ilişkisi olduğunu gösterir. Eğer bir kişinin babasıysanız, o kişi sizin benzerinizdir. Bir insandan doğan bebek insandır, bir arıdan doğan arı, arıdır ve bir kuştan doğan kuş, kuştur. Fakat bir şey yarattığınızda kendinizden farklı birşey yaratırsınız. Kuş, kendisi için yuva yapar, arı kovan yapar, insan kendisi için ev yapar, hatta kendi benzeyişinde heykel bile yapabilir. Eğer iyi bir ustaysa, heykeli tamamen kendisine benzetebilir. Fakat tabii ki bu heykel gerçek bir insan olamaz. Sadece insana benzeyen bir taş veya bronzdur. Nefes alıp düşünemez. İçinde yaşam yoktur.

Bu konuyu açıklığa kavuşturduğumuza göre, şimdi başka bir konuya geçebiliriz. İnsandan doğan nasıl insansa, Tanrı’dan doğan da Tanrı’dır. Tanrı’nın yarattıkları, Tanrı değildir. Aynı şekilde insanın yarattığı da insan değildir. Bu nedenle, insanlar Mesih’in Tanrı Oğlu olması türünden oğullar değildirler. Bazı yönlerden Tanrı gibi olmalarına rağmen, Tanrı değildirler. İnsanlar daha çok, Tanrı’nın heykelleri veya resimleri gibidirler.

Bir insan heykeli insan şeklindedir fakat içinde yaşam yoktur. Aynı şekilde, insan bir anlamda Tanrı ‘şeklinde’ veya benzeyişinde olmasına rağmen, Tanrı’daki yaşam türüne sahip değildir. Öncelikle ilk noktaya (İnsanın Tanrı’ya benzeyişine) bakalım. Tanrı’nın yaratmış olduğu herşey, bir anlamda Tanrı’nın benzeyişindedir. Evrenin büyüklüğü O’nun gibidir. Evrenin büyüklüğünün Tanrı’ya benzemesi, evrenin yüceliğinin Tanrı’nın yüceliğine eş olduğu anlamına gelmez, fakat ruhsal olmayan terimlerle, Tanrı’nın yüceliğinin sembolü veya tercümesidir. Madde, enerji sahibi olmakla Tanrı gibidir. Tabii ki fiziksel enerji Tanrı’nın gücünden farklı bir enerjidir. Yeşil dünya da O’nun gibidir çünkü içlerinde yaşam vardır ve Tanrı ‘yaşayan Tanrı’dır.’ Fakat biyolojik anlamdaki bu yaşam, Tanrı’da olan yaşamın sadece bir simgesi veya gölgesidir. Hayvanlara geldiğimizde, farklı bir çeşidini görürüz. Örneğin böceklerin yoğun aktiviteleri ve verimlilikleri, Tanrı’nın sürekli aktivitesinin ve yaratıcılığının sembolüdür. Memelilerde içgüdüsel şefkakin başlangıçlarını görüyoruz. Bu içgüdü, Tanrı’da varolan sevgiyle aynı değildir, fakat Tanrı sevgisi gibidir. Bir manzara resmi nasıl manzaranın kendisi değilse, bu durum da aynıdır. Hayvanların en üstünü olan insana geldiğimizde, Tanrı’nın bildiğimiz en iyi temsilcisini görürüz. (Diğer dünyalarda insandan daha çok Tanrı benzeyişinde olan yaratıklar olabilir, fakat onlar hakkında bilgi sahibi değiliz). İnsan sadece yaşamakla kalmaz, fakat aynı zamanda sever ve akıl yürütür. Biyolojik yaşam, insanda, bilinen en yüksek seviyesine ulaşır. incil-hiristiyanlik-isa mesih allahmıydı? müslümanların çelişkisi

İbrahim’in iki oğlu olmasına rağmen, (İshak ve İsmail) İbraniler 11:17’de İshak, İbrahim’in “biricik oğlu” olarak geçer. İbraniler kitabının yazarı “biricik oğul” kelimesini “eşsiz, benzersiz ve bereketli olan” anlamında kullanır. Aynı anlam, Yuhanna 3:16’da bahsedilen İsa için de geçerlidir (Buradaki tek fark Tanrı’nın bir, İbrahim’in ise iki oğlunun olmasıdır).

Biricik Oğul kelimesi “Monogenes” teriminden gelir. Bu terim iki kelimeden oluşmaktadır. “Monos” kelimesi “tek, yalın, sade, yalnız, bir ” anlamlarına gelir. “Genes” kelimesi ise “tohum, ırk, tür, v.b.” anlamlarına gelir. Birleşik bir kelimedir ve “eşsiz tür” anlamında kullanılır.

İsa Bir İnsandı

Bazı şahısların Mesih’in tanrısallığını kabul etmekte zorlanmalarının nedeni, Kutsal Kitap’ta İsa’nın bir insan olduğunun yazılmış olmasıdır. Örneğin 1. Timoteus 2:5’te şöyle yazılmıştır: “Çünkü tek bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek bir aracı vardır. Bu da insan olan….Mesih İsa’dır.” Romalılar 5:12-21’de günahlar için kefaret olanın “bir tek insan, yani İsa Mesih” olduğu yazılıdır.

Kutsal Yazılar, İsa’nın insan olduğunu öğrettikleri gibi, aynı zamanda Tanrı olduğunu da öğretirler. İsa, Bakire Meryem’den doğan bir insan olmasının yanı sıra, Tanrı’nın Kendisiydi (Yuhanna 1:1, 14; 20:28; Koloseliler 2:9; Titus 2:13; 2 Petrus 1:1; İbraniler 1:8). Pavlus, İsa’nın tanrısallığını şöyle vurgulamıştır: “İnsanlarca ya da insan aracılığıyla değil, İsa Mesih aracılığıyla” (Galatyalılar 1:1) bu mesajı aldığını söyler. İsa bir “insandı” fakat aynı zamanda “Yahve” ,”Tanrı Oğlu”, “rablerin Rabbi” ,”kralların Kralı”, “Alfa ve Omega’ydı.”

İsa Yaradılışın İlk Doğanı Olarak Adlandırılmıştır

Bazı insanlar “ilk doğan” kelimesinin “ilk yaratılan” anlamına geldiğini sanıyorlar. “İlk yaratılan” deyimi , İsa’nın yaratılmış bir varlık olduğu, varoluştan önce varolmadığı, veya sonsuzluklar Tanrısı olmadığı anlamına gelir.

“İlk doğan,” “ilk yaratılmış olan” anlamına gelmez. Pavlus, Mesih’in “tüm yaradılışın ilk doğanı” (Koloseliler 1:15) olduğunu beyan ettiğinde “mirasçı, en üst rütbe” anlamına gelen Grekçe “prototokos” kelimesini kullanır. Eğer “ilk yaratılan” demek isteseydi, o zaman Grekçe “protoktistos” kelimesini kullanırdı. Kutsal Yazılar’ın hiçbir yerinde Tanrı’nın İsa’yı “yaratmış” olduğu yazmaz.

“Theology on the Person of Christ” (Mesih’in Kişiliği üzerine Teoloji) adlı eserinde Lewis Sperry Chafer şöyle yazmıştır: “İlk Doğan olarak çevrilen bu ünvan Mesih’in, tüm yaradılışın önderi olduğu, her şeyden önce geldiği ve herşeyin varolmasını sağladığı anlamına gelir (Koloseliler 1:16).” 4 İsa hem ilk yaratılan, hem de Kutsal Kitab’ın belirttiği gibi her şeyin yaratılmasını sağlayan kişi olamaz. Eğer İsa, tüm varlıkların yaratılmasını sağlamışsa, o halde Kendisi yaratılanlardan birisi olamaz.

İsa ve Tanrı Birdir

İsa şöyle demiştir: “…Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez. Ben ve Baba biriz” (Yuhanna 10:28-30). İsa Tanrı’yla bir ve aynı olduğunu mu (buz ve suyun doğalarının aynı olduğu gibi) yoksa sadece Tanrı’yla olan bir amaç birliğini mi iddia ediyordu? Metne bakacak olursak, Tanrı ve Mesih aynı kişilerdir.

İlk olarak, Mesih’in sözlerini kültürel olarak 2000 yıl sonraki bizlerden daha iyi yorumlayabilen Yahudiler, İsa’nın kendilerine yöneltmiş olduğu sözlerin “Tanrı” anlamına geldiğini anlamışlardı. Bunun üzerine yerden taş alan Yahudiler, şöyle cevap verdiler: “Seni iyi işlerden ötürü değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun” (Yuhanna 10:33). Grekçe’de “tek, bir” kelimesi eril (heis), cinssizdir (hen). Bu da İsa ve Tanrı’nın aynı özden geldiklerini belirtir. Üçüncü eril tekil şahıs olarak (heis) kullanılmış olsaydı, Baba ve Oğul arasında kişisel bir ayrım olmadan, tek kişi anlamına gelecekti.

Aşağıda Yuhanna’dan alınan kısım, İsa’nın hakaret suçlamasına verdiği yanıttır. Yasa altında yetişmiş bir Yahudi için, İsa’nın sözleri bir anlam ifade ediyordu. Bu pasaj, Yahudiler’in Eski Antlaşma’yı nasıl anladığını bilmeyenler için (özellikle Mesih’in tanrısallığı konusuyla bağlantılıysa) anlaşılması zor ve kolayca yanlış anlaşılabilecek bir pasajdır. Bu pasajda şöyle yazılmıştır:

İsa şu karşılığı verdi: “Yasanızda, ‘Siz ilahlarsınız, dedim’ diye yazılı değil mi? Tanrı, kendilerine sözünü gönderdiği kimseleri ilahlar diye adlandırır. Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez. Baba beni kendine ayırıp dünyaya gönderdi. Öylese ‘Tanrı’nın Oğluyum’ dediğim için bana nasıl ‘Küfür ediyorsun’ dersiniz? Eğer Babamın işlerini yapmıyorsam, bana iman etmeyin. Ama yapıyorsam, bana iman etmeseniz bile, yaptığım işlere iman edin. Öyle ki, Baba’nın bende, benim de Baba’da olduğumu bilesiniz ve anlayasınız.” O’nu yine yakalamaya çalıştılarsa da, ellerinden sıyrılıp kurtuldu. (Yuhanna 10:34-39)

Buradaki karmaşanın çoğunluğu, İsa’nın kullanmakta olduğu “ilâhlar” kelimesinden gelmektedir (a. 34). İsa şöyle bir iddiada mı bulunuyordu: “Başka insanlara ‘ilâhlar’ oldukları söyleniyor. Öyleyse ben Kendime neden ‘Tanrı’nın Oğlu’ demiyeyim?” (bu şekilde dolaylı yönden Kendisinin tanrısal birisi değil, bir insan olduğunu belirtmiş olur).

“Sizlerin ilâhlar olduğunuzu söyledim” sözü Mezmur 82:6’da geçer. Mezmurlar’da kullanılan “ilâhlar” kelimesi İbranice “elohim” kelimesinden gelir (eloah= “ilâh”, im = çoğul eki “ilâhlar”). Eski Antlaşma’da Tanrı için “Elohim” kelimesinin kullanılması gerçeği, Kutsal Kitab’ın bir çeşit politeizm (çok tanrıcılık) öğretişi verdiği anlamına gelmez. Eski antlaşma boyunca Tanrı’dan bahsedildiğinde “Elohim” ile birlikte tekil fiil şekli kullanılır [“Başlangıçta Tanrı (çoğul: Elohim) gökleri ve yeri yarattı (tekil fiil)” –Tekvin 1:1]. Kutsal Kitab’ın dili Matta 28:19’da da görüldüğü gibi, Üçlübirlik öğretişiyle uyum içerisindedir. Matta 28:19’da “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” adı tekil isim olarak kullanılmıştır. Yani “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” bir ad altında toplanmıştır. Mezmur 82’de geçen “ilâhlar” (Elohim) kelimesi, Tanrı’nın adaletini açıklayan “hakimler” için kullanılmıştır. Tabii ki bu hakimler Tanrı değillerdi. Çıkış 21:1-6 ve 22:9, 28’de “yargıç, hakim” anlamında kullanılan kelime “elohim” kelimesidir.

İsa’nın konuşması, Eski Antlaşma bağlamında bir alıntıydı. Neden? Görünüşe göre İsa, Yahudilere “Tanrı’nın Oğlu” teriminin kullanılışından neden bu kadar rahatsız olduklarını soruyordu. Yahudiler, daha önce de bu kelimeyle karşılaşmışlardı ( Mezmur 82’de insanlara “ilâhlar” denmesi bunun bir örneğidir ). Önlerindeki konu şuydu: “Bu terimin kullanılışında takılıp kalmayın . Bana (İsa’ya) bakın. Benim işlerime bakın. Bunlar Tanrı’dan mı? Eğer Tanrı’dan ise, o halde Kendime verdiğim adlarla birlikte söylemiş olduklarıma inanın.”

İsa daha önceki tanrısallık iddiasını reddetmiyordu aynı zamanda yaptığı işlerin iddiaları hakkında Yahudilere güven verip vermediği sorusunu soruyordu (“Baba ve Ben biriz” iddiası).

Buradaki tartışma aşağıdan yukarı doğru çıkmaktadır. Eğer mecaz anlamda kendilerini ‘ilahlar’ olarak adlandıranlar varsa, “Tanrı’nın kutsayıp bu dünyaya gönderdiği” (Eski Antlaşma hakimleri Tanrı’nın kutsamasıyla dünyaya gönderilmemişlerdi) kişinin Kendisine “Tanrı’nın Oğlu” demesi de doğru olurdu. İsa, gerçekten de, ölüleri diriltmekle, sonsuz yaşam vermekle, yaradılışın günahlarını yüklenmekle; yaradılışı değiştirmekle (suyu şaraba çevirmekle, fırtınayı sakinleştirmekle) Baba’nın işini yaptığını kanıtlamıştır.

İsa’nın Bilgisi Sınırlıydı

Bir insan olarak İsa sınırlı bilgiye sahipti. ikinci gelişinden bahsederken şöyle der: “O günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başkası bilmez” (Markos 13:32). Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi “kul özünü alan” Mesih insan olarak Kendisine değil, Baba’ya güvenerek yaşamayı seçmiştir. Örneğin, bazı ayetlerde şöyle demiştir: “…Oğul Kendiliğinden birşey yapamaz” (Yuhanna 5:19). “Ben Kendiliğimden hiçbir şey yapamam” (Yuhanna 5:30). “Ben her zaman O’nu hoşnut edeni yaparım” (Yuhanna 8:29). “Bende yaşayan Baba, Kendi işlerini yapıyor” (Yuhanna 14:10).

İsa insan şeklindeyken, döneceği saati bilmediğini söylediğinde, kul özünde bulunmasının getirmiş olduğu sınırlamalardan dolayı böyle söylemiş olabilir. İsa’nın bu şekilde konuşması, Tanrı’ya eşit olmadığından değil, tüm tanrısal ayrıcalıklarını kullanmayı seçmemiş olduğundan dolayıdır.

Tanrı’dan Başka İyi Olan Yoktur

Bir gün bir adam İsa’ya “İyi Öğretmen…” diye yaklaştığında İsa adamın sözünü kesip “Bana neden iyi diyorsun, iyi olan tek biri var, O da Tanrı’dır” (Markos 10:17-18) demiştir. Burada ilk akla gelen, İsa’nın tanrısallığını reddetmekte olduğu olabilir. Hayır, reddetmiyordu. Tersine tek iyi olanın Tanrı olduğu gerçeğini vurguluyordu. Kutsal Yazılar açıktır. Kutsal Yazılar oldukça açıktır; İsa “günahsız,” “kutsal,” “masum,” “doğru,” “günahkarlardan ayrılmış,” ve “bozulmamıştı” (Elçilerin İşleri 3:14; 2. Korintliler 5:21; İbraniler 4:15; 7:26; 1. Petrus 2:22; 1. Yuhanna 3:5). Tüm iyilik standartlarına göre, İsa gerçekten de “iyiydi.” O halde İsa, Tanrı’yla Tanrı’nın “iyilik” niteliğini paylaşmıştır.

İsa’nın bu adamın yaklaşımına böyle bir karşılık vermiş olmasının nedeni, bu adamın Mesih’in kim olduğunun derinliğini anlamasına yardımcı olmak olabilir. İsa bu adama Tanrı’dan başka hiç kimsenin iyi olmadığını söyledikten sonra, tüm malını satıp, Kendisini izlemesini söylemiştir. İsa’nın “Tanrı’yı izle” değil “Beni izle” dediğine dikkat ediniz. İlk izlenimlerin tersine, bu pasaj Mesih’in tanrısallığına güçlü bir destektir.

Sonuç olarak, hemen hemen bütün karşıt tartışmalar, Filipililer 2:6-11’de anlatılan İsa’nın iki doğaya sahip olduğu (insansal ve tanrısal) öğretişinin yanlış anlaşılmasından dolayı, İsa’nın Tanrı olduğunu reddetmekteydi. İsa Tanrı ve insan olarak iki “şekilde varolmuştur” (ayet 6 ve 7). Birinci doğası Tanrı’yla “eşitliğini,” ikinci doğası ise “mütevazi” doğasını gösterir. Hemen hemen bütün ayetler, İsa’nın Baba Tanrı’ya eşit olmadığını savunmak için kullanılıyordu ve bu nedenle, Tanrı’yla bir olmadığı söylenerek, Tanrı’nın göklerdeki yüce konumuyla İsa’nın “mütevazi” doğası karşılaştırılıyordu. İsa’nın, Baba Tanrı’yla olan yüce eşit konumunu, insan bedeni alıp insanların günahı için ölmek, ve dirildikten sonra yüce konumuna dönmek için bırakmış olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir