Vaftiz Nedir? Kimler Vaftiz Edilir?
I. BÖLÜMEski Antlaşma döneminde Tanrı halkına iki ana ruhsal tören [1]verilmişti. Bunlardan birincisi İbrahim zamanında verilen “Sünnet”, diğeri ise Musa zamanında verilen “Fısıh” idi. Bunların her ikisi de İsa Mesih’in yapacağı kurbana işaret ettikleri için kan ile gerçekleşmekteydi. Yeni Antlaşma döneminde Kiliseye yine iki ruhsal tören “sakrament” verilmiştir. Bunlardan biri “Vaftiz”, diğeri ise “Rab’bin Sofrası”’dır. Bunlar İsa Mesih’in tamamlamış olduğu kurbana işaret ettikleri için kansız gerçekleşirler. Bu Ruhsal Törenler ruhsal lütufların görülebilir sembolleridir. Bu semboller vaftizde su, Rab’bin Sofrasında ise ekmek ve şaraptır. Sembollerin amacı, sembolize ettiği şeye dikkat çekmektir. Bu Ruhsal Törenler Tanrı’nın İsa Mesih aracılığı ile insanlarla yaptığı Yeni Antlaşma’nın mühürleridir. Mühür Tanrı’nın, olduğunu ve olacağını söylediği şeylerin gerçekliliğini ve geçerliliğini onaylar. İşaret ettiği lütfu pekiştirip güçlendirir. “Ama lütuf ve kurtuluşu kişiye kazandıran Sakramentler değildir” Ancak mühürler, Tanrı’nın vaatlerini simgeler. Kişiler kendilerini vaatlere itaat etme yükümlülüğünden ayrı tutmayıp bu mührün kendi hayatlarında etkili olması için Antlaşmayı tutmalıdır. Eğer ortada ruhsal bir gerçek yoksa bu mührün bir etkisi de yoktur. Yani bu mühür işaret ettiği gerçeği var etmez. Ruhsal Törenler Lütuf Antlaşmasının kutsal işaretleri ve mühürleridir. Mesih’i ve O’nun yararlarını temsil etmek amacıyla Tanrı tarafından oluşturulmuştur. Bu törenlerin başka bir amacıda, kiliseye ait olanlarla olmayanlar arasındaki ayrımı görebilmektir. Antlaşma: Her ne kadar Antlaşma çok geniş bir konu ise de Kutsal Kitabı özetleyen tek sözcük antlaşmadır. Antlaşma Tanrı’nın günahlı insan için yaptığı işi açıklar. Tanrı’yla aramızdaki bu antlaşma tamamıyla eşit bir antlaşma değildir. Çünkü insiyatifi ele alıp antlaşma şartlarını belirleyen Tanrı’dır. Tanrı imanlıları ve onların çocuklarını antlaşmaya dahil etmeyi uygun görmüştür. ‘‘Ahdim seninledir, bir çok milletlerin babası olacaksın” diyen Tekvin 17.4 ayetinde açıkça görüldüğü üzere Tanrı İbrahim’i antlaşmasına bir baba olarak katmıştır. Tekvin 17.1112 ayetlerinde İbrahim’in Tanrı’sına iman eden ailelerin sekiz günlük her bebeğe antlaşmayı simgeleyen sünnet mührü vererek Tanrı’nın topluluğuna dahil etmeleri emredilmektedir. Bir anlamda sünnet; Tanrı’nın kendi halkı ile yaptığı antlaşma ilişkisinin kutlanmasının seremonisidir. Tanrı İbrahim ile yaptığı antlaşmayı iptal etmedi. Antlaşmayı halkın imansızlığı bile bozamadı. İsa Mesih’in gelişi de antlaşmayı iptal etmedi. Antlaşmanın merkezindeki çehre hala aynıdır. Bunlar : Tanrı’nın antlaşmasına sadık kalma vaadi Tanrı’nın bizleri iman ve itaate çağırması Tanrı’nın imanlılar ve onların çocuklarına olan ilgisi Tanrı’nın Antlaşmasal bir kurban konusundaki ısrarı Eğer Tanrı Yeni Antlaşmada Eski Antlaşma boyunca sergilediği modeli değiştirecek olsaydı bunu önceden söylerdi. Bu yüzden Eski Antlaşmadaki model Yeni Antlaşmada aynıdır. Bu yüzden imanlı ailelerin çocukları Tanrı’nın Halkına dahildir. Eski Antlaşma ile büyüyen Yeni Antlaşma yetişkinleri Rab İsa Mesih’e iman ve itaat ettikleri zaman kendileri ve aileleri Yeni Antlaşmanın vaftiz işaretini aldılar. Çünkü Yeni Antlaşma onlara sünnetin yerini vaftizin aldığını öğretmiştir: 11Ayrıca Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda sünnet edildiniz. 12Vaftizde O’nunla birlikte gömüldünüz ve O’nu ölümden dirilten Tanrı’nın gücüne iman ederek O’nunla birlikte dirildiniz. 13Siz suçlarınız ve benliğinizin sünnetsizliği yüzünden ölüyken, Tanrı sizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. Bütün suçlarımızı O bağışladı. 14Kurallarıyla bize karşı ve aleyhimizde olan yazılı antlaşmayı sildi, onu çarmıha mıhlayıp ortadan kaldırdı. Koloseliler 2.11-14 Gerek sünnette gerekse vaftizde sergilenen resim İsa Mesih aracılığı ile günahların kaldırılmasıdır. Sünnet imanlı ailelerin çocukları içindi. İsa Mesih aracılığı ile sünnetin yerini alan vaftiz de aynı şekilde imanlı ailelerin çocukları içindir. Sünnetin Vaftiz ile yer değiştirdiğini öğreten Koloseliler ayeti olmamış olsaydı bile, Antlaşmadaki bu bütünlük bebeklerin vaftiz edilmesi gerekliliğini anlamamız için yeterlidir. Eski Antlaşmanın bir mührü olarak sünnet: a) Tanrı ile olan beraberliğin bir işaretiydi.[2]b) Günahtan arınmayı ve günahın getirdiği kirliğin kalkmasının bir işaretidir.[3]c) İmanla gelen aklanmanın işaretidir.[4] İbrahim iman etti ve imanının işareti olarak sünnet mührünü aldı. Görülüyor ki, sünnet ve iman arasında bir bağ vardır. Sünnet imanı simgelemekle birlikte, imanın sebebi değildir. Tanrı’nın Antlaşmasında bir birlik ve süreklilik olduğu için, Yeni Antlaşma bu noktada bizlere aksini belirten bir öğretişte bulunmadığı için kilise bu ilkenin geçerliliğinin devam ettiğini kabul etmek durumundadır. Kutsal Kitapta Antlaşma Halkı Galatyalılar 3.27 [5] ve Elçilerin İşleri 22.16 [6] ayetleri “Kurtuluş” yerine “vaftiz” kelimesini kullanır. Bu ayetlerden sonra “Yeni Antlaşma dönemindeki vaftiz sakramenti tek başına kişiyi kurtarıyor mu?” sorusu akıllara gelebilir. Bunun cevabı ise “HAYIR”dır… Vaftiz bir olayın simgesidir ve simgelediği şeyi kendiliğinden gerçekleştirmez. Efesliler Mektubu lütuf ile kurtulduğumuzu öğretmektedir. [7] Romalılar 4. Bölüm de aynı şeyi anlatır. Sakrament işaret ettiği gerçeği var edemez. Bu yüzden ciddi bir şekilde söylüyoruz ki, günahlarımız yalnızca İsa Mesih’in çarmıhta dökülen kanı aracılığı ile temizlenmiştir. Yaşamlarımız bu şekilde kutsal kılınmıştır. Yeni Antlaşma döneminde görüyoruz ki, iman eden kişilerin aileleri de vaftiz edilmekteydi. Lidya iman etti ve ev halkı vaftiz oldu. [8] Filipi’li gardiyan iman etti ve ev halkı vaftiz oldu. Pavlus aynı şekilde İstefanas’ın ev halkını vaftiz ettiğini beyan eder. [9] Tıpkı İbrahim’in iman edip ev halkının sünnet olması gibi. Ama bazılarımız bu bölümlerdeki ev halkı içinde çocuk olup olmadığını bilmiyoruz diyebilir. Bu bir varsayımdır. Bu, çocukların vaftiz edilmemesi gerektiğini savunan önyargının varsayımıdır. Bir ev halkı sünnetinde olduğu gibi, bizlerde bu evlerin çocuksuz olduğunu ve bu evlerde kalan hizmetçilerin de çocuksuz olduğunu iddia edebilir miyiz? Kutsal Kitabın havarilerin gösterdiği yoldaki Yeni Antlaşma bölümü Tekvin 17. bölümdeki kurtuluş mesajıyla Eski Antlaşmadan daha az zengin yada daha az saygıdeğer değildir. Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma gerek anlam, gerekse içerik olarak bir bütünlük içindedir. Yeni Antlaşmanın sadece işareti yenidir, fakat iman eden ailelerin sorumluluğu ve katıldıkları bereket İbrahim, İshak ve Yakup’unki ile aynıdır. Tanrı her zaman başladığı işi tamamlar, her zaman andını tutar ve vaatlerini yerine getirir. Bir gün Rab İsa Mesih tekrar gelecek ve bizi kendi benzeyişine döndürecektir. O gün günahın izinden arınmış olacağız. Tanrı kurtuluş işini tamamlayacaktır. İsa Mesih’in hayatına baktığımızda eski antlaşmadaki peygamberliklerin ve vaatlerin O’nda gerçekleştiğini görmekteyiz. İsa Mesih’in Dağdaki vaazında peygamberliklerden ve Kutsal Yasadan paylaştığını görmekteyiz. İsa Mesih sık sık Eski Antlaşmadan alıntılar yaparak öğretişte bulunmuştur. O, kendisini eski Antlaşma ile ilişkilendirmektedir. Aynı şekilde Elçiler de Eski Antlaşma’dan alıntılar yaparak öğretişte bulunmuşlardır. Bu yüzden Matta 5.1718 ayetlerinde şöyle der: “Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek.” İsa Mesih bu sözlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere Kutsal Yasa ile ters düşmüyor yada Yasayı inkar etmiyor. Tersine Yasayı yerine getiriyor ve tamamlıyor. İsa Mesih’in yaşamı, ölümü ve dirilişi Yasa’nın tamamlanması işidir. Eski Antlaşma boyunca gördüğümüz kurbanlar İsa Mesih’in çarmıhta kanını dökmesiyle tamamlanmıştır. Kurbanlar işaret ettikleri kişi olan Mesih gelince kan dökme işi sona ermiştir. İsa Mesih geldi ve bizim günahlarımız için öldü; artık hayvan kanına daha fazla ihtiyaç yoktur. Fısıh akşamı Yahudiler Fısıh kuzunu yerken Tanrı’nın kendilerini ölüm meleğinden nasıl kurtardığını hatırlarlar. Böylelikle Mısır diyarından ayrılabilmişlerdir. Ele verildiği akşam İsa Mesih havarilerle birlikte sembolik Fısıh kuzusunu yedi. O akşam yemeğinde kutsadığı ekmeği “bu sizin için parçalanan bedenimdir” diyerek havarilere verdi. Aynı şekilde şükrettiği kaseyi “bu sizin için dökülen benim kanımdır” havarilere verdi. Böylelikle Fısıh yemeğinin işaret ettiği şey İsa Mesih’te açıklanmış ve tamamlanmış oldu. Fısıh Yemeği Rab’bin Sofrası ile yer değiştirdi. Aynı şekilde sünnetin yerini de vaftiz almıştır. Gerek sünnet gerekse vaftiz sakramentindeki benzerliklere dikkat edelim. Eski Antlaşmada Kurtuluş işareti sünnet iken, Yeni Antlaşmada vaftiz olmuştur. Aşağıdaki sorular ışığında bu gerçekleri biraz daha düşünelim. 1. Eski Antlaşma döneminde İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler ne yaptı? Sünnet oldu. 2. Eski Antlaşmada içsel temizliğin dışsal işareti neydi? Sünnet. 3. Eski Antlaşmada imanlılar topluluğuna bir kişinin girişinin işareti neydi? Sünnet. Aynı soruları Eski Antlaşma yerine Yeni Antlaşma ile soralım: 1. Yeni Antlaşma döneminde İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler ne yaptı?Vaftiz oldu. 2. Yeni Antlaşmada içsel temizliğin dışsal işareti neydi? Vaftiz. 3. Yeni Antlaşmada imanlılar topluluğuna bir kişinin girişinin işareti neydi? Vaftiz. Bu sebepten Hristiyan ailelerin çocukları sünnet olduğunda Pastörler yada kilise görevlileri özel bir ziyaret yada ayin düzenlemez. Çünkü sünnet artık “Kurtuluş” işareti değildir. Bu yüzden çocukları doktora teslim etmek yeterlidir. Aynı şekilde Yetişkin yaşta Rab’be iman edenlerden sünnet olmasını talep etmiyoruz çünkü sünnetin yerini vaftiz almıştır. Yahudilikten gelen bazı Hristiyanlar sünnet işaretini taşımayan ve başka uluslardan gelen Hristiyanlara sünnet olmaları gerektiğini söylediğinde aralarında büyük bir tartışma başladı. Elçi Pavlus bu durumda hassas olan Hristiyanlara şöyle dedi: “Ayrıca Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda sünnet edildiniz. Vaftizde O’nunla birlikte gömüldünüz ve O’nu ölümden dirilten Tanrı’nın gücüne iman ederek O’nunla birlikte dirildiniz.” Koloseliler 2.1112 Pavlus “elle yapılmayan sünnet” ifadesini kullandığında onların aslında vaftiz olduklarında sembolik olarak sünnet olmuş olduklarını ifade etti. Yeni Antlaşma inancının kökleri Eski Antlaşmadadır. Bizler çocuklarımızı vaftize götürdüğümüzde, İbrahim’in oğlu İshak’ı sünnet etmesi örneğini izlemiş oluyoruz. Tekvin 6. bölümde Nuh’un hikayesini okumaktayız. 8. ayet oldukça açık: “Fakat Nuh Rab’bin gözünde inayet buldu”. Aynı şekilde 9. ayet ise Nuh için “sadık bir adamdı, kamildi” ve “Allah ile yürüdü” ifadelerini kullanır. Nuh gemi yapıp içine bindiğinde yalnız başına mıdır? Hayır! Çünkü Nuh “inayet bulmuş, kamil” bir adamdır; bu yüzden Tanrı Nuh ile birlikte Nuh’un karısı ve çocuklarıyla birlikte çocukların eşlerinin de gemide olmasını istemiştir. Neden? Çünkü Nuh “Allah ile yürüyen” birisidir. Tanrı Nuh’un ailesini ayrı tutabilirdi ama Tanrı kendi halkının ailesine daima özel bir önem vermiştir. I.Petrus Mektubu Nuh’un ailesiyle birlikte gemiyle sudan geçmesini vaftizle ilişkilendirmektedir. Çünkü vaftiz inanan büyükler ve onların ev halkıyla birlikte yapılan bir şeydir. İbrahim’in çocukları ve torunları yokken, onlar daha doğup büyüyüp imanlarını açıklamamışken Allah İbrahim’le yaptığı kurtuluş antlaşmasının İbrahim’in çocuklarını da kapsadığını söylemiştir. [10]İbrahim’in soyu Mısır diyarında çoğaldıklarında kölelik sebebiyle inleyip feryat ettiklerinde Allah İbrahim ile yaptığı antlaşmadan dolayı İsrail halkına yardım etti: “Ve Allah onların iniltilerini işitti ve Allah İbrahim’le, İshak’la ve Yakub’la yaptığı antlaşmayı hatırladı. Ve Allah İsrail oğullarını gördü ve Allah’a malum oldu.” Çıkış 2.2425 Sayıları bir milyondan fazla olan bu köle insanlara Allah neden ilgi gösterdi? Çok namuslu ve dürüst köleler oldukları için mi? Kendileri diğer insanlardan daha fazla mı iyiydiler, diğer insanlardan daha fazla mı özgürlüğü hak ediyorlardı? Hayır! Hayır! Hayır! Tanrı bu halkı önemsedi çünkü onlar İbrahim’in çocuklarıydı. Süleyman ciddi şekilde hatalar yaptığında Allah ona şöyle konuştu: “…sana emrettiğim kanunlarımı ve ahdimi tutmadın, mutlaka krallığı senin elinden çekip alacağım ve onu senin kuluna vereceğim. Ancak baban Davud’un hatırı için bunu senin günlerinde yapmayacağım… I. Krallar 11.1112 Süleyman’ın günahı yüzünden krallık bölünecekti ama Rab Süleyman yaşarken bunu yapmadı, çünkü o Davud’un oğluydu. Tanrı, Süleyman’a babasından dolayı ilgi gösterdi. Bu durum bize açıkça gösteriyor ki, Tanrı’nın antlaşması çocukları da kapsıyor ve bu yüzden antlaşma işareti çocuklara verilmelidir. Çünkü antlaşma çocukları Rab’be ayrılmıştır, onlar Rab’bin gözünde özeldir. Tanrı’nın antlaşması bizler için o derece bağlayıcı ki, babaların günahını da tanrı çocuklardan sormaktadır: “… çünkü ben, benden nefret edenlerden babalar günahını çocuklar üzerinde, üçüncü nesil üzerinde ve dördüncü nesil üzerinde arayan…” Çıkış 20.5 “Binlere inayetini saklayan, haksızlığı ve günahı ve suçu bağışlayan, ve suçluyu asla suçsuz çıkarmayan, babaların günahını oğullarda, üçüncü ve dördüncü nesilde arayan Allah diye ilan etti.” Çıkış 34.7 Tanrı, Süleyman’a Davud’dan dolayı lütuf gösterdi. Rehoboam Süleyman’ın oğluydu ve babasından sonra kral oldu. Bu krallık döneminde ise ülke bölündü. Rehoboam babası Süleyman’ın işlediği günahın yargısına uğradı. Çünkü Allah zaten Süleyman’a krallığın oğlunun döneminde bölüneceğini söylemişti. Eğer bu dünyada işlediğimiz günahların kendi çocuklarımızı etkileyeceğini iyi anlamış olsaydık; bu gün Hristiyan anne babalar daha dikkatli bir yaşayış içinde olacaklardı. İbrahim Tanrı’nın onun soyunu bereketleyeceğini bilerek ölmesi aslında ölümünde bile ona büyük destek ve esenlik olmuştur. Tanrı kendi çocuklarını daima özel bir ilgi ile koruyacaktır. Tanrı’nın İsrail ailelerine olan ilgisini bilen Davut bu yüzden şöyle diyor: “Fakat Rab’bin inayeti ezelden ebede kadar kendisinden korkanlar üzerindedir; Ve adaleti oğulların oğullarınadır “ Mezmur 103.17 Tanrı’nın, antlaşmasına olan bakış açısını ve antlaşmasına olan sadakatini çok iyi bilen Zekeriya bu gerçeği itiraf ettiği şükran ilahisi Tanrı’nın Yeni Antlaşma döneminde de antlaşma için olan düşüncesinin aynı olduğunu öğretmektedir: “İsrail’in Tanrı’sı olan Rab’be övgüler olsun!Çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı.… Böylece atalarımıza merhamet ederek kutsal antlaşmasını anmış oldu.” Luka 1.68,72 Tanrı atalarımızla yapmış olduğu antlaşmaya sadık kalıp halkına (kuşaklar sonraki halkına) merhamet göstermiştir. Aynı gerçek Meryem’in şükran ilahisinde de zikredilir: “Kuşaktan kuşağa kendisinden korkanlara merhamet eder Atalarımıza söz verdiği gibi, İbrahim’e ve onun soyuna sonsuza dek merhamet etmeyi unutmayarak kulu İsrail’in yardımına yetişti.” Luka 1.50,5455 Babaların imanından dolayı çocukların kutsanması örneğini Yeni Antlaşmada da görmekteyiz: Matta 9.1819, 23,26: Havra yöneticisi İsa Mesih’in önünde secde edip ölmüş olan kızını diriltmesini istemiştir. İsa kızı diriltir. Bu, kızın imanından dolayı mıdır yoksa İsa’ya secde kılıp “onun üzerine elini koyarsan, dirilecek” diyen babanın imanından dolayı mıdır? Bir ölünün iman açıklaması yapması beklenemeyeceği üzere Rab bu kızı babasının imanından dolayı diriltmiştir. Açıkça görülüyor ki, Eski Antlaşma dönemindeki Tanrı’nın antlaşmaya ve antlaşma ailesine olan ilgisi Yeni Antlaşma döneminde de aynıdır. Matta 17.1418: İsa Mesih’in önünde diz çöken babanın saralı çocuğunun iyileştirilmesi yine aynı gerçeği vurgulamaktadır. Luka 7.1117: İsa tek oğlu ölmüş olan acılar içindeki dul bir kadına merhamet gösterir. Bunu ölmüş olan için değil, yaşamakta olan annenin hatırına yapar. Luka 19.19: İsa vergi görevlisi Zakay’ın evine geldiği zaman “Bu ev bugün kurtuluşa kavuştu” diye bir ifade kullanır. İsa “Zakay kurtuluşa kavuştu” ifadesini neden kullanmaz? Çünkü Zakay evin başıdır ve Rab’be iman etmiştir. Eski Antlaşma kültürüne uygun bir ifade ile İsa tek bir kişi için değil bütün bir ev halkı için konuşur. Bu sebepten Pentikost günü Petrus’un “…bu vaat size, çocuklarınıza…” diyerekten Eski Antlaşmadan bildiği Tanrı’nın devam eden işinin Yeni Antlaşma döneminde de geçerli olduğunu bildirmiştir. “Çünkü iman etmemiş koca, karısının aracılığıyla, iman etmemiş kadın da imanlı kocasının aracılığıyla kutsanır. Aksi halde çocuklarınız kutsanmamış olurdu. Şimdiyse kutsaldırlar.” I. Korintliler 7.14: Korint kilisesi putperest dünyadan Rab’be dönenlerin çoğunlukta olduğu bir topluluk olarak iman etmeden önceki yaşantılarıyla bağlantılı bir problemle karşılaşmıştı. Eşlerden biri putperest diğerinin Hristiyan olduğu bir durumda Hristiyan olan eşin hayatı güçlü bir biçimde değişmişti. Bu durumda kişi putperest eş ile yaşamaya devam mı edecekti? Pavlus Hristiyan olmayan taraf yaşamaya razı ise Hristiyan tarafın ayrılmayı düşünmemesini söylemektedir. Pavlus’un bunu söylemesinde ki amaç ise iman eden eş aracılığı ile diğer eşin kutsandığı, iman eden eş aracılığı ile çocukların kutsandığı gerçeğidir. Burada gördüğümüz öğretiş yine bir kişinin imanı aracılığı ile kutsanan ev halkıdır. Bu gerçekler ışığında bazıları, imanlı ailelerin çocukları vaftiz olmalıdır, gerisi kolaydır, diye düşünebilir. Hatta bazıları sanki yangın sigortası yaptırırmış gibi sadece vaftiz yaptırırlar. Böyle bir durumda bu ev ile Hristiyan olmayan komşu ev arasında fark görünmeyecektir. Eğer karı koca birbirini İncil’de emredilen şekilde sevmiyorsa, eğer çocuklara Kutsal Yazıları öğretmiyorlarsa, eğer çocukları Tanrı Sözünde yazıldığı şekilde yetiştirmiyorlarsa, eğer aileler çocuklarıyla birlikte dua etmiyorsa, çocukları için dua etmiyorsa, eğer ev halkının düzenli bir kiliseye katılımı ve bir kilise üyeliği söz konusu değilse, eğer ev halkı diğer Hristiyan ailelerle paydaşlık içinde değilse, vaftiz olmuş çocuklar büyüdüklerinde başka çocuklardan bir fark görmeyebilirsiniz. Bizleri Tanrı’nın ev halkı yapan antlaşma bizlere bir sorumluluk yüklemektedir. Tanrı bir kurtuluş işareti olan sünneti İbrahim’e verdiği gibi çocuklarını sünnet etme emrini de vermiştir. Ama aynı zamanda sünnet kişiye bir sorumlulukta vermiştir: “Kendisinden sonra oğullarına ve evi halkına salah ve adalet yapmak için Rab’bin yolunu tutmalarını emretsin diye onu tanıdım; ta ki, Rab onun hakkında söylemiş olduğu şeyi İbrahim’in üzerine getirsin.”Tekvin 18.19: Bu ayetler bize İbrahim’in sorumluğunu açıkça göstermektedir. İbrahim’in sorumluluğu Tanrı hakkındaki her konuyu çocuğuna anlatmasıdır. İbrahim’in çocuğunu sünnet etmesi Tanrı’nın otomatik olarak o çocuğu kurtarması anlamına gelmemektedir. Bu İbrahim’in çocuğunu Rab’be kaldırdığı ve O’nun özel ilgisine bıraktığı antlaşmanın işaretidir. Çocuklara matematik, bilim, sanat, yüzme, iş, futbol v.s. öğretmek için harcadığımız zaman ve çabayı onları tanrısallık yolunda yürütmek için de harcıyor muyuz? Çocuklarımıza kurtuluş işareti vermek onları Tanrı’nın yönetimine kaldırmak demektir. Çünkü çocuklarımız bizim değil, önce Tanrı’nındırlar; sahip olduğumuz her şeyi bize O vermiştir. Bizler hizmetçileriz, O ise efendidir. Aksi takdirde Tanrı’nın efendimiz olduğu gerçeğini göz ardı etmiş oluruz. Kurtuluş işareti olan vaftiz bir çocuğa verildiğinde o çocuk Tanrı’nın emirlerini tutmaya çağrılmıştır, tövbe edip İsa’yı izlemeye çağrılmıştır. Eğer imanlı bir ailenin çocuğu olarak vaftiz işaretini aldıysanız dünya çocuklarının bilmediği bir Tanrısal bereketi de almışsınızdır. Size iman ailesinin bir üyesi olarak kilisede dua edilmiştir, sizler kilise ile birlikte dua etme ayrıcalığını yaşarsınız, Tanrı’nın yasası ve merhameti iman ailenizde size açıklanmıştır, iman ailesiyle birlikte her durumda çok özel bir paydaşlık imkanına sahipsinizdir, dinlemek veya öğrenmek istediğiniz her zaman size vaftizi yapan Kiliseniz ve bu kilisedeki iman aileniz Tanrı’nın mucizeleri ve sözlerini size açıklayacaklardır. Bütün bereketleri ihmal edip eğer Rab’bin sözüne göre yaşamıyorsanız sizi dünya çocuklarından daha büyük bir yargı bekliyor demektir. Vaftiz, Tanrı tarafından İsa Mesih’e çağrılmanızdır. Çocuğunu vaftiz yaptırmak isteyen aileler bunu bir sosyal olay olarak yaptırmamalıdır. Bir anne babanın çocuğunu vaftiz ettirmesi onlara çocuğun hayatı üzerinde çok büyük ruhani sorumluluklar verecektir. Eğer çocuğunuzu vaftiz ettirmenize rağmen Tanrısal bir ortam ve öğretiş içinde yetiştirip, disiplin etmezseniz onların kanı sizin başınıza olur. Çocukta işaretini aldığı bu antlaşmayı tutmak ve yaşamakla yükümlüdür. Bu yüzden İsa Mesih Kafernahum’a geldiği zaman yargı gününde oranın hailinin Sodom’dan daha kötü olacağını öğretir.[11]Çünkü orada birçok mucizeler yapılmıştır. Yani Müjde ilan edilmiştir. Bu durumda daha fazla sorumludurlar. Vaftiz Bizler İçin Ne Anlam İfade Ediyor 1 Mesih’le Birleşmenin İlanı “Vaftizde Mesih’le birleşenlerinizin hepsi Mesih’i giyindi.” Galatyalılar 3.27 Evlilik ile iki insan tanıklar önünde Tanrısal bir onay ve bereket alarak birleşirler. Böylece iki insan bir olurlar. İki kişi, kadın ve erkek yaptıkları bu antlaşmanın neticesinde birbirlerine yüzük verirler. Bu yüzükler Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ta yaptıkları antlaşmanın simgesidir. Bu yüzükler, çiftlere birbirleriyle yaptıkla antlaşmayı hatırlatır. Bu anlamda yüzükler bir süs eşyası olmaktan öte, bir insanın diğer bir insana verdiği bir antlaşma sözünün sembolüdür. Vaftiz ise; insan ile Tanrı’nın diri Sözü olan Mesih arasındaki birleşmeyi ifade eder. Giydiğimiz giysiler bazen zevkimizi ve karakterimizi, bazen işimizi, bazen sosyal konumumuzu doğrudan veya dolaylı olarak yansıtır. Vaftizde Mesih ile olan bu birleşme sonucunda kişi, hayatında Mesih’i yansıtacaktır. Tanrı ile olan birliktelik geliştikçe Mesih’in kendiside o kişide parlayacaktır. Vaftiz üzerimizdeki elbise gibi Mesih’i dışarı yansıtmaya başladığımız bir yaşam değişikliğinin işaretidir (öyle olmasına çalışmalıyız). 2 Tövbe “Yahya, vaftiz olmak için kendisine akın eden kalabalıklara şöyle seslendi: ‘Ey engerekler soyu! Gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı? 8Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin! Kendi kendinize, `Biz İbrahim’in soyundanız’ demeye kalkmayın. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim’e şu taşlardan çocuk yaratacak güçtedir.9Balta daha şimdiden ağaçların köküne dayanmıştır. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak.’10Halk ona, ‘Öyleyse biz ne yapalım?’ diye sordu. 11Yahya onlara, ‘İki mintanı olan, birini hiç mintanı olmayana versin; yiyeceği olan da bunu hiç yiyeceği olmayanla paylaşsın’ cevabını verdi. 12Bazı vergi görevlileri de vaftiz olmaya gelerek ona, ‘Öğretmenimiz, biz ne yapalım?’ dediler. 13Yahya onlara, ‘Size buyurulandan daha çok vergi almayın’ dedi. 14Bazı askerler de ona, ‘Ya biz ne yapalım?’ diye sordular.O da onlara şöyle dedi: ‘Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın, ücretinizle yetinin.’” Luka 3.714Mesih ile olan bu birleşme sonucunda kişi bundan böyle Mesih’e ait olduğunu ifade eden bir yaşama çağrılmış olur. Vaftizci Yahya’nın hizmetinde vaftiz çağrısı kadar etkin olan diğer bir şey ise tövbe çağrısıydı. Bu anlamda vaftiz tövbekar bir yaşam için Mesihsel bir kutsama almak demektir. Tövbekar bir yaşamı yaşayacak gücü ve desteği Mesih’te aramak demektir. Vaftiz olan kişi artık yaşantısını değiştirmiştir. [12] Evlilik andının işareti yüzükler olduğu gibi, tövbe dolu bir yaşam andının da işareti ve mührü vaftizdir. Yahya vaftiz için tövbe çağrısında bulunduğunda şu konulara dikkatimizi çeker :a) “tövbeye yaraşır meyveler verin” İnsanlar gelecek olan bir yargıdan kaçmak istemektedir. Diğer yandan vaftizin temsil ettiği bereketlerin getirdiği sorumlulukları yerine getirmek istemezler. Yahya “tövbe edin” dediği zaman anlatmak istediği şey hayatımızı değiştirmemiz gerektiğidir. Burada tövbe olarak çevrilen kelime “Metanoeo” orjinal metinde “Aklını ve amacını değiştirmek yönünü değiştirmek” anlamını içermektedir. Görülüyor ki ruhsal meyve üzülüp ağlamakla çıkmıyor. Bütün aklımızla ve bütün yüreğimizle dönmek, kendimizi Tanrıya vermekle oluyor. b) “Biz İbrahim’in soyundanız demeye kalkmayın”[13] diyen ayette tövbe eden kişinin gururdan uzak kalması gerektiğine dikkat çekilir. O devirde Yahudiler kendilerini diğer uluslardan üstün görürlerdi. İbrahim soyundan oldukları için diğer ulusları aşağı bir millet olarak görürlerdi. Oysa Tanrı kişileri İbrahim’in adından dolayı değil, kendi lütfundan dolayı bağışlayacaktır. Kişiler kurtuluş güvencesini başka kişilerin adından değil Tanrı’nın kutsal merhametinden almalıdırlar. Dolayısıyla Yahya Peygamber tövbeden bahsederken Tanrı’dan başka şeylere güvenmekten dönmeyi, kendisini başka ırk ve milletlerden üstün görmekten dönmeyi bahsetmekteydi. Kişi gururdan dönerek, kendisini insanlık ailesinin bir ferdi olarak görmeli ve alçakgönüllülüğü giyinmelidir. Kurtuluş kalıtsal olarak aileden çocuklara geçen bir şey olmadığı için, İbrahim’in soyundan olmanın yeterli olacağını düşünenlere Yahya’nın cevabı Şeria nehrinin taşlarını göstermek olur. “Tanrı İbrahim’e şu taşlardan çocuk yaratacak güçtedir.” Eğer cennette İbrahim’e çocuk gerekseydi, bu gururlu bir kimse olmasın diye Tanrı taşlardan çocuk yaratarak İbrahim’e vermeyi tercih ederdi. Kendini başka milletlerden üstün gören gururlu kişileri Tanrı İbrahim’e çocuk olarak yakıştıramayacaktır. c) “İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak” [14]Ayet bize tövbe etmenin aynı zamanda meyve vermek olduğunu gösterir. Meyve ise Rab ile yürümenin sonucunda oluşur. Kişi tövbe eder, Rab’bin lütfunu tadar. Rab ile girdiği bu ilişki onun hayatını değiştirir. Çünkü kişi benliğin işlerinden “Ahlaksızlık, pislik, sefahat, putperestlik, büyücülük, düşmanlık, çekişme, kıskançlık, öfke bencil tutkular, ayrılıklar, bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgınca eğlenceler.”15] arınmıştır. Kutsal Ruh’un kişi üzerinde çalışması neticesinde kişi meyve verir “Sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk, özdenetim.”[16] Kişinin yüreğindeki bu değişiklikler onun toplumsal hayatında da değişiklikler yapar. d) “İki mintanı olan, birini hiç olmayana versin; yiyeceği olan da bunu hiç yiyeceği olmayanla paylaşsın.”[17] Yahya’nın öğretişinde tövbe edip meyve vermek; kendinde olanı başkalarıyla paylaşmak demektir. Kişi kendinde olan meyveler sonucunda artık kötü olanı yapamayacağı gibi, iyi işlerle Kurtarıcı Tanrı’ya teşekkür etmektedir. Kendisine bağışlandığı gibi, kendisi de başkalarına bağışlamak istemektedir. Artık kişi başka insanlar ve insanlık için kaygı duymaktadır. e) “Size buyurulandan daha çok vergi almayın…” “Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın, ücretinizle yetinin.”[18] O devirde sistem yanlış kullanılmaya müsaitti. Yetki ve güç sahibi insanların haksız kazanç edinmeleri zor değildi. “Komşunu kendin gibi sev, komşunun malına göz dikme”[19] diyen ayette olduğu gibi Tövbe eden kişi artık haksızlıktan kaçınan biri olmalıdır. Artık kimsenin malına göz dikmemelidir. Zorbalık, haksızlık, iftira, haksız kazanç kişinin hayatından çıkmalıdır. Kişi sahip olduklarıyla yetinmeli yani açgözlü olmamalıdır. Yahya günahların bağışlanması için halkı tövbe vaftizine çağırıyordu.[20] Pentikost günü Elçi Petrus aynı çağrıyı yineliyordu: “…Tövbe edin, … vaftiz olun…”,[21] I.Korintliler 6:11 ayetleri vaftizdeki temizlemeye işaret ederek “…yıkandınız, kutsal kılındınız” ifadelerini kullanır. Bazı kişiler bu ayetleri önce tövbe, sonra vaftiz tezi için kullanırlar. Onlara göre küçük çocuklar tövbe edecek yaşa gelene kadar, bağışlamanın ne olduğunu anlayana kadar vaftiz için beklemelidirler. Ancak böyle bir tez bizi bağışlanma için tövbe etmenin yeterli olduğu öğretisini getirir ki, bu yanlıştır. Bağışlama Tanrı’nın işidir. Bağışlanma satın alınabilen bir mal değildir. Bağışlama Tanrı’nın doğasında olan bir şeydir. Tanrımız bağışlayan bir Tanrı’dır. Tövbe ile Tanrı’nın zaten bizim için yapmış olduğu bağışlamayı alıyoruz. Bu anlamda vaftiz bir tövbe sakramenti değil, bir bağışlama sakramentidir. “Tövbe”, günahların bağışlanması için tek başına yeterli değildir; bağış yalnızca Tanrı’nın Mesih’te sunduğu karşılıksız lütufla gerçekleşir. Efesliler 1:78, Romalılar 3:24 3 Günahların Bağışlanması “Böylece Vaftizci Yahya çölde ortaya çıktı. İnsanları, günahlarının bağışlanması için tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu.”Markos 1.4 Tövbe eden kişinin günahları İsa Mesih’te sunulan karşılıksız lütuf ile bağışlanmıştır. Bu anlamda Vaftiz; günahların affını simgelemektedir. Kişinin günahlarını yalnızca İsa Mesih’in kutsal kanının temizlemeye yeterli olduğunun bir işaretidir. Vaftiz günahlarının affı için yalnızca İsa Mesih’in çarmıhta akan kanının yeterli olduğunu, O’nun günahı kaldıran bir kurban sunusu olarak sunulduğuna işaret eder. 4 Yeniden Doğmak “Ama Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu, doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh’un yenilemesiyle yaptı.” Titus 3:46 Bizleri İsa Mesih’te bağışlayan merhametli Tanrımız, Kutsal Ruh aracılığıyla yeniden doğmamızı sağlamaktadır. Vaftiz bizlerin yeni bir hayat için yenilenmeye olan ihtiyacımızı yalnızca Kutsal Ruh’ta karşılandığını gösteren bir mühürdür. Mesih’le birleşen ve günahı bağışlanan kişi Kutsal Ruh aracılığı ile yeniden doğarak artık yeni bir yaratık olmuştur. İsa Mesih bizleri günaha köle ve nefret dolu bir yaşamdan kurtardığı gibi bizlerin doğruluğu olmuştur. Yeniden doğuş yıkamasıyla bizlere yeni bir yaşam vermiştir. Ancak kişiler vaftiz oldukları için yeniden doğmazlar. Yeniden Doğuş Kutsal Ruh’un bir işidir. Yeniden doğuşu bize veren iman değildir. Bize imanı veren Yeniden Doğuşumuzdur. Yani Yeniden doğmadıkça inanıp iman edemeyiz. 5 Tanrı’nın Çocuğu Olmak “Çünkü Mesih İsa’ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı’nın oğullarısınız. Vaftizde Mesih’le birleşenlerinizin hepsi Mesih’i giyindi.”Galatyalılar 3.2627 Tanrı akladığı günahkarı Mesih’te kutsayıp neticesinde evlat edinmiştir. İsa Mesih’in beden alıp yeryüzüne gelip aramızda yaşadığına ve bizim günahımız için haça gerildiğine olan iman bizleri Tanrı’nın evlatları yapmıştır. Tanrı’nın çocuğu olarak artık Tanrı’nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşabiliriz. Artık göksel krallığın sahibiyiz, mirasçılarız. Tanrı’nın çocuğu olmak, Tanrı ile aramızdaki bozuk olan ilişkiyi düzelttiği gibi insanlık ailesi olan ilişkimizi de yeniden düzenleyecektir. Kişi İsa Mesih’te yeni bir aileye ve kardeşlere sahiptir. Bu da yeryüzünde sahip olabileceğimiz en büyük zenginliktir. 6 Sonsuz Yaşama Kavuşmak “Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O’nunla birlikte ölüme gömüldük. Eğer O’nunkine benzer bir ölümde O’nunla birleşmişsek, O’nunkine benzer bir dirilişte de O’nunla birleşeceğiz.”Romalılar 6.45 Vaftizinde günaha ölerek Mesih ile birleşen kişi, Mesih ile devam eden birlikteliğinin sonucunda sonsuz yaşama kavuşacaktır. Bu anlamda vaftiz bizlere Mesih’in ölümünü ve dirilişini de hatırlatır. Ölümü yenmiş olan Mesih kilisenin diriliş ve çürümezlik umududur. Vaftiz; günaha ölmeyi, ölüm aracılığı ile Mesih’le birleşmeyi temsil etmektedir. Mesih’e ait olarak bir ölümde birleşenler, Mesih’te gerçekleşmiş olan dirilişte de O’nunla birleşeceklerdir. Yani imanlı kişi sonsuz yaşamı alacaktır. 7 Görünen Kiliseye Katılmak“İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh’ta vaftiz olduk ve hepimizin aynı Ruh’tan içmesi sağlandı.” I. Korintliler 12:13Vaftiz ve tövbe, tüm yeryüzündeki ırkları bir görmeyi gerektirir. İster Yahudi, ister Grek, İsa Mesih’te birleşmiş her kişi Göksel Baba aracılığı ile kardeştir. Vaftiz, bu kişilerin ait olduğu Kutsal, Evrensel ve Elçisel Kilisenin bir işaretidir. İsa Mesih’in Ruhani bedenini yeryüzünde teşkil eden topluluk farklı dillerden, farklı uluslardan, farklı kültürlerden oluşur. Vaftiz; “gözle görünen kilise” dediğimiz, farklılıklarımızın BİR olduğu, Tanrı’nın bu dünyadaki kilisesine üyeliğimizi gösteren bir işarettir. Kişi, vaftiz olduğu kiliseyi ve üyelerini kendi ailesi olarak görür. Bu sebepten vaftiz; Mesih ile birleşme ve halkıyla olan beraberliğimizin simgesi ve mührüdür. Özet olarak: Mesih ile birleşmiş, tövbe etmiş ve bağışlanmış, Kutsal Ruh aracılığı ile yeniden doğan, Tanrı’nın çocuğu olma ayrıcalığına hak kazanmış ve sonsuz yaşama kavuşmuş kişi artık RAB İSA MESİH’E AİTTİR. İsa Mesih’in ölümünün ve dirilişinin gücü Kutsal Ruh’un yenilemesiyle günahın pisliğinden, Mesih’in kanının üzerimize serpilmesiyle[22]suçtan arınma aracılığı ile Mesih’le olan beraberliğimizin simgesi “Vaftizdir.” Vaftizde Konuşan Tanrı Vaftiz insanın işi değil, Tanrı’nın işi olarak görülmelidir. Çünkü vaftizi insan icat etmemiştir, tersine vaftiz, yüce Tanrı’nın bir emridir. Rab’bimiz vaftizi kilisenin hizmetinin ve tapınışının bir parçası olarak teşkil etmiştir. Vaftiz, Tanrı’nın ilanı ve merhamet antlaşmasının bir mührüdür. Çocuklar Tanrı sözünü anlamasa bile Tanrı’nın kendisini bu şekilde ifade etmeye hakkı vardır. Bazen Hristiyanlar önce iman, sonra vaftiz tezini ileri sürerek vaftizin Tanrı Sözünü anlayabilen yetişkin imanlılar için olduğu tezini kabul ettirmeye çalışırlar. Ancak bu tez vaftizi bir insan işi olarak gören, vaftizi kişiye bağlı bir karar gibi gören anlayışın sonucudur. Bu durumda insan vaftizin (yani Tanrı emrinin) önünde ve merkezinde yer alır. Oysa vaftizin merkezinde Tanrı vardır. Vaftizde Tanrı işler, Tanrı konuşur. Çünkü vaftizi icat eden ve onu bize emreden yüce Tanrı’nın kendisidir. Bu yüzden çocukların vaftiz olması gerektiğini düşünen Hristiyanlar vaftizde önceliğin Tanrı’nın olduğunun bilincindedir. Vaftizde biz Tanrı’ya değil, Tanrı bize sesleniyor. Ayrıca bu noktada, “Tanrı kendi kutsal vaadini neden çocuklara konuşmasın?” sorusunu sormak durumundayız. Bizler yeni doğmuş bir bebeğin annesi, babası, kardeşleri ya da akrabası olarak onunla sürekli konuşmuyor muyuz? Çocuk anlamadığı halde ona konuşmakta ısrarcı değil miyiz? Anlamasa bile çocuğa, onu sevdiğimizi söylemiyor muyuz? Acıktığını sormuyor muyuz? Bebekler bizleri anlamadığı halde onlara konuşmayı, bizlere cevap veremeyeceklerini bildiğimiz halde onlara sorular sormayı hiç kimse garip ya da tuhaf bulmaz. Öyleyse Tanrı’nın kendi sevgisini, kendi vaatlerini, kendi lütfunu bebeklere konuşmasını niçin garip bulalım ki? İlk iki yüzyıl boyunca kilise tarihinde çocuk ya da yetişkin vaftizi konusunda herhangi bir tartışma olmamıştır. Kilise tarihinde kilise babalarından Tertullian bu konuyu tartışmaya açana kadar çocuk vaftizinin tuhaf karşılanmadığını görüyoruz. Çocuk vaftizi Havarilerden beri devam eden kilisenin hayatının ve tapınışının bir parçasıydı. Kutsal yazılarda “İmanlı ailenin her bebeği vaftiz edilmelidir” şeklinde bir ifade olmasa da kilisenin bir önceki kuşaktan (elçilerden beri) gördüğü ve aklında kalan mantıklı bir yönlendirme vardı. Onlar kendilerinden önceki kuşaklarda bebeklerin vaftizine tanık olmuşlardı. Kutsal Kitapta bebek vaftizine yönelik çok kesin bir emir ve yasak olmadığı gibi Tanrı’nın vaftiz konusundaki isteği ile ilgili çok geniş İncilsel bir düzen olduğunu görüyoruz. Sünnet vaftizin bir ön görüntüsüdür. “Ve RAB Abram’a dedi: Memleketinden ve akrabanın yanından, ve babanın evinden, sana göstereceğim memlekete git; ve seni büyük millet edeceğim; ve seni mübarek kılacağım, ve senin adını büyük edeceğim; ve bereket ol, ve seni mubarek kılanları mubarek kılacağım, ve sana lanet edene lanet edeceğim; ve yeryüzünün bütün kabileleri sende mubarek olacaktır.”Tekvin 12:13 “Şimdi göklere bak, ve eğer yıldızları sayabilirsen, onları say; ve ona dedi: Zürriyetin böyle olacaktır. Ve Rab’be iman etti ve onu kendisine salah saydı”Tekvin 15:56 “Ve Allah İbrahim’e dedi: ve sen ise, sen ve senden sonra zürriyetin, nesillerince ahdimi tutacaksınız. Sizinle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda tutucağınız ahdim budur: aranızda her erkek sünnet olunacaktır. Ve aranızda doğmuş, yahut senin zürriyetinden olmayıp her yabancıdan para ile satın alınmış olan sekiz günlük her erkek çocuk nesillerinizce sünnet olunacaktır” Tekvin 17:9,10,12 Tanrı İbrahim’i seçerek bir Lütuf Antlaşması yaptı. İbrahim’i büyük millet yapacak ve çok bereketleyecekti. İbrahim’in soyu sayılamayacak kadar büyük olacaktı. İbrahim ile yapılan bu antlaşma aynı zamanda ebedi bir ahitti. Tanrı, İbrahim’e verdiği bu vaat ile tüm uluslardan seçtiklerini İbrahim’in soyu olarak kabul edip bereketleyecektir. İbrahim Tanrı’nın bu vaadine iman etti böylece aklandı. Aynı zamanda Tanrı’nın Mesih İsa’daki kurtarışı bu vaat doğrultusundadır. Bu Antlaşmayı görünür kılmak isteyen Tanrı, Antlaşmanın işareti olarak bu vaat altındakilerin sünnet ile dünyadaki diğer soy ve halklardan görünür bir şekilde ayrılmasını istedi. İbrahim iman edip, vaadi anlayarak sünnet olmasına karşın, Tanrı sekiz günlük bebekler dahil bu Antlaşmanın altında olan her erkeğin sünnet olmasını istedi. İncil’e baktığımızda Eski Antlaşma dönemindeki sünnet uygulamasının yerini vaftizin altığını görüyoruz. Yani sünnetin ifade ettiği anlam, Yeni Antlaşmada vaftiz ile ifade edilmektedir. “Ayrıca Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda sünnet edildiniz. Vaftizde O’nunla birlikte gömüldünüz ve O’nu ölümden dirilten Tanrı’nın gücüne iman ederek O’nunla birlikte dirildiniz.”Koloseliler 2:1112 Ayet Mesih’in vaftizini sünnetin bir devamı olarak bahsetmektedir. Mesih İsa’nın ölümüne ve dirilişine olan iman ile vaadin çocukları, Tanrı’nın mirasına sahip olarak vaftiz olmaktadırlar. Aynı şekilde aklı başında olarak iman ederek kurtulan anne ve babalar, kendi çocuklarını bu vaat altında korumak ve tutmak için vaftiz ile mühürlemektedirler. Bu sünnette olduğu gibi kurtuluşu değil, dünyadaki değişik inanç ve kültürlerin getirdiği diğer yaşam biçimlerinden ayrılışı, Tanrı’nın halkının bu dünyadaki diğer halklardan ayrılışını simgelemektedir. Yani bebekken vaftiz olan kişi büyüyüp, Mesih İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak kabul ettiği zaman kurtuluşu almış olmaktadır. Aynı sekiz günlük bebeklerin sünnet olup, Kutsal Yasanın buyruklarına büyüyünce iman etmesi gibi. 1) Vaftize bu açıdan baktığımız zaman görüyoruz ki; “bizi kurtaran vaftiz değil, imanımızdır”. Kutsal Yazı “İbrahim Tanrı’ya iman etti ve bu ona doğruluk sayıldı” demektedir. Yani İbrahim’e sünnet, Tanrı’ya olan imanının işareti olarak verilmiştir. Tanrı’nın Lütuf Antlaşması Eski Antlaşmada sünnet ile, Yeni Antlaşmada vaftiz ile mühürlenmiştir. Vaftiz, Tanrı’nın Antlaşmasını hatırlatan bir işaret olmuştur. 2) Su vaftizi değil, esas olan Kutsal Ruh vaftizi’dir. “…vaftizde O’nunla birlikte gömüldünüz Mesih’i ölüler arasından dirilten Tanrı’nın etkin gücüne iman ederek yine vaftizde Mesih’le birlikte dirildiniz” diyen Koloseliler 2:12 ayetinde görüldüğü üzere Vaftizde, Mesih ile ölümdeki birleşmemiz bize Kutsal Ruh’un gücünde diriliş getirmektedir. Neticede Kutsal Ruh vaftizini insan değil, Kutsal Ruh’un bizzat kendisi yapmaktadır. “Çünkü tek Ruh’ta hepimiz ister Yahudi, ister Yunanlı, ister köle, ister özgür olalım bir tek bedene vaftiz edildik. Ve hepimiz tek Ruh’la doldurulduk” diyen I. Korintliler 12:13 ayetinde her Mesih İnanlısının Ruh’la vaftiz olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Yani Kutsal Ruh bir kişinin tekelinde olarak çalışmayıp iman eden kişiyi Kutsal Ruh kendisi doldurmaktadır. “Tanrı’nın Ruh’u içinizde yaşıyorsa, siz benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama bir kişide Mesih’in Ruh’u yoksa o kişi Mesih’in değildir” diyen Romalılar 8:9 ayetinde de açıkça görüldüğü üzere Mesih’e ait olmak ve Kutsal Ruh’la dolmak aynı şeydir. Birbirinden farklı şeyler değildir. 3) İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler Antlaşmanın mührüne sahiptir. Bu özel mühür İbrahim’e bir buyruk olarak verilmiştir. İbrahim’in imanı kişisel bir imandı ancak tam anlamıyla kişiye özel değildi. İbrahim’in imanı daha İshak doğmadan önce onu etkilemiştir. İshak daha sekiz günlükken ve bilinçli bir imanı yokken sünnet olmuştur. Tanrı İshak’ın da, babası İbrahim gibi önce iman edip sonra antlaşma altına girmesini talep etmemiştir. Tanrı katında İshak için bile İbrahim’in imanı önem arz ediyordu. Bu yüzden İbrahim’in çocukları antlaşma işaretini aldılar. İbrahim Tanrı’ya iman ettiğinde Tanrı’nın Antlaşması altına girdi. Antlaşma hayatının getirdiği sevinç, esenlik ve sorumlulukları o zaman aldı. İshak ise antlaşma altında doğmasına karşın büyüyüp iman ettikten sonra antlaşma hayatının sevinç ve sorumluluklarına katıldı. Bu açıdan vaftiz sünnet gibidir. Tanrı halkının iman ve antlaşma hayatından hoşlanıp hoşlanmayacağı konusunda bir garanti vermez. Vaftiz sadece hatırlayabileceğimiz en erken yaştan itibaren bizi Tanrı’yı sevmeye ve izlemeye çağıran bir işarettir. Vaftiz Tanrı’nın bereket ve kutsamasını bize vaat eder. Bu yüzden imanlı aileler çocuklarını vaftiz ettirmelidirler. Sünnet konusundaki bu buyruk İsa Mesih zamanına kadar etkili bir şekilde gelmiştir. Sünnet Eski Antlaşmanın çocukları için ne ifade ediyordu? Herhalde yetişkinler için ne ifade ediyorsa onu ifade ediyordu. Bebekler ya da yetişkinler sünnet mührü ile Tanrı’nın halkına dahil edilmekteydi. İki insan arasında yapılan Evlilik antlaşmasının sembolü yüzükler olduğu gibi, İbrahim ve Tanrı arasındaki antlaşmayı sünnet simgelemekteydi. Tanrı böyle ilginç bir işareti neden seçti? Neden başka bir işaret seçmedi? Buna tam bir cevap vermek mümkün değil. Ama İşaya 52.1 ayeti bu konuda bize bir fikir vermektedir: Uyan, uyan, ey Sion, Kuvvetini giy; ey Yeruşalim, mukaddes şehir, güzel esvabını giy; çünkü sünnetsiz ile murdar adam artık sana girmeyecek. Ayetimiz Tanrı’nın halkı ile diğer halkları (murdar adam) birbirinden böyle bir dışsal işaret ile ayırdığını göstermektedir. Tesniye 30.6 ayeti ise: “Ve Allah’ın Rab’bi bütün yüreğinle ve bütün canınla sevmek için yaşayasın diye, Allah’ın Rab senin yüreğini ve zürriyetinin yüreğini sünnet edecek.” Bu ayet ise bizlere gösteriyor ki; içsel yani ruhsal temizliğin dışsal işareti sünnettir. Yani sünnet; arınmanın ve günahlı benliğin atılmasını temsil etmekteydi. Yani Tanrı’nın seçtiklerinin ruhsal temizlenmesini anlatıyordu. Kişiler sünnet ile Antlaşmadaki ruhsal sözlere sahip oluyordu. İşaya 52.1 ayetinde görünen diğer bir açık ifade ise; Tanrı’nın sünnet kelimesini “kurtuluş” kelimesi yerine kullandığıdır. Benzeri ifadeler; Hezekiel 44.9 “Rab Yehova şöyle diyor: İsrail oğulları arasında bulunan bütün ecnebilerden hiçbiri, yüreği sünnetsiz ve eti sünnetsiz ecnebi makdisme girmeyecek.” ve I.Samuel 14.6 “Ve Yonatan silahtarı olan uşağa dedi: Gel, bu sünnetsizlerin askerine gidelim;…” ayetlerinde de kullanılmaktadır. Bu ayetlerden sonra “Eski Antlaşma dönemindeki sünnet sakramenti tek başına kişiyi kurtarıyor muydu?” sorusu akıllara gelebilir. Bunun cevabı ise “HAYIR”dır. Romalılar 4.911 ayeti şöyle diyor: “…İbrahim, imanı sayesinde aklanmış sayıldı. Hangi durumda aklanmış sayıldı? Sünnetliyken mi, sünnetsizken mi? Sünnetliyken değil, sünnetsizken… İbrahim daha sünnetsizken imanla aklandığının kanıtı olarak sünnet işaretini aldı…” Sünnet sakramenti kurtuluşun işaretidir. Ancak bu işaretin kendisi kurtuluşu var etmez. Tekvin 17. bölüme baktığımızda Tanrı, bu kurtuluş işaretinin çocuklara da verilmesini istemektedir. Sekiz günlük bebekten başlayarak bu kurtuluş işaretinin verilmesi istenmektedir. Bu Tanrı’nın emridir. Ve açıkça görünen şudur ki; İbrahim bir günahkardı ve lütuf aracılığı ile gelen imandan dolayı kurtuldu.Tanrı kurtuluş işareti olarak sünneti emretti.Kurtuluş işaretinin imanlı ailelerin çocuklarına da verilmesini emretti. Bu yüzdendir ki, bizler İmanlı aileler olarak Eski Antlaşma zamanında yaşasaydık doğan çocuklarımıza kurtuluş işareti olan sünneti vermek zorundaydık. Eski Antlaşmadaki sünnet mührü ile Yeni Antlaşmadaki vaftiz mührü birbirine benzemektedir. Onlar büyüklerle birlikte bebekleri bile sünnet etmişlerdi: Neden aynı zamanda bebekler ? a) Çünkü Tanrı öyle buyurdu. b) Çünkü Tanrı çocukların da Antlaşmada olduğunu söyledi c) Çünkü insanlar bunu hem kendileri hem de çocukları için bir bereket olarak aldılar. Eski Antlaşma altındaki halk Tanrı’nın kurtarış işinde kendilerini aileleriyle birlikte kurtaracağına inanıyorlardı. Tanrı, On Emrin Sebt günü için olan buyruğunu verirken “…sen ve oğlun ve kızın ve kölen ve cariyen hiçbir iş yapmayacaksın” diyerek çocukları da Antlaşmanın içine dahil etmişti.[23] Bu yüzden Tanrı’nın ailelere Kutsal Kitapta pek çok defa şeriatı çocuklarına ve torunlarına öğretme sorumluluğunu hatırlattığını görüyoruz.[24] Tesniye 4:9 ayetinde “Ancak gözlerinin gördüğü şeyi unutmayasın, ve ömrünün bütün günlerinde yüreğinden ayrılmasınlar diye kendini sakın, ve canını iyice koru; onları kendi oğullarına ve oğullarının oğullarına bildir.” sözlerinde görüldüğü üzere çocuklarımız ve torunlarımız (küçük çocuklar) bile bu Antlaşmanın altındaydılar. Yine Yoel 2:1516 ayetlerindeki “kavmı toplayın, cemaati takdis edin, yaşlı adamları toplayın, küçük çocukları ve emzikte olanları toplayın” sözlerden anlaşıldığı üzere, Yoel burada oruç ilan ederken bile çocukları ayrı tutmamaktadır. Antlaşmanın altında doğan herkes, küçük çocuklar bile Antlaşmanın işaretini taşıdıklarından dolayı Antlaşma altındadır ve çocuklar Tanrı’nın tapınan topluluğunun ayrılmaz bir parçasıdır. “Çünkü iman etmemiş koca, karısının aracılığıyla, iman etmemiş kadın da kocasının aracılığı ile kutsanır. Aksi halde çocuklarınız kutsanmamış olurdu. Şimdiyse kutsaldırlar”[25] diyen ayette görüldüğü üzere Antlaşma çatısı altında doğan çocuklar Antlaşmanın bir parçası olarak kutsanmayı almışlardır. Tanrı kutsamasını sunmak için çocukların büyüyüp iman etmelerini beklememiştir. Ailenin Antlaşma altına girmesi, o ailede doğan çocukların Antlaşmaya dahil edilmesi için yeterli olmuştur. Tanrı anne yada babanın imanından dolayı küçük çocukları kutsamaktadır. Günümüzdeki Lütuf Antlaşması ve onun önemi önceki ile aynıdır. Günahkarları Kutsal Tanrı’ya bağlayan Antlaşmanın en önemli izi dünya kurulmadan önce var olan Mesih’in kanındaki sonsuz Antlaşmadır. O’nun kanı Eski Antlaşma insanlarının beklediği en geçerli kurban kanıydı. Yani o gerçek kurbandı. “Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih adıyla vaftiz olsun” Bu vaat size, çocuklarınıza ve uzakta olanların hepsine, Tanrı’mız olan Rab’bin kendine çağıracağı herkese yöneliktir”Elç. 2:38, 39 Tanrı’nın vaatleri yalnızca anlayışa sahip yetişkinleri değil çocukları da kapsamaktadır. Pentikost günü Petrus’un bu vaazı dinleyenler Antlaşma mührünün çocuklarını da kapsadığını biliyorlardı. “O sırada bazıları İsa’ya, üzerlerine ellerini koyup dua etmesi için küçük çocukları getirdiler. Öğrenciler onları azarlayınca, İsa ‘Bırakın çocukları’ dedi. ‘Bana gelmelerine engel olmayın! Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir.’ Ellerini onların üzerine koyduktan sonra oradan ayrıldı”.Matta 19.1315: Bu ayetler vaftiz ile ilgili olmamakla birlikte İsa’nın kutsama verirken onun yetişkin yada çocuk olmasını ayırmadığını görüyoruz.I. Korintliler 7:14 ayeti imanlı ailelerin çocuklarının kutsal olduğunu öğretmektedir. Öyleyse bu kutsal çocuklar vaftiz sırrından mahrum edilmeli midir? Tanrı, çocukları antlaşmaya dahil ettiğine göre biz neden çocuklarımızı antlaşmanın dışında görelim ki?Ezra 10:1 “Ve Ezra Allahın evinin önünde ağlayarak yere atılıp dua ve ikrar eylerken, İsrailden çok büyük bir cemaat, erkekler ve kadınlar ve çocuklar yanına toplandılar; çünkü kavm büyük ağlayışla ağlıyorlardı.” diyen ayette görüldüğü gibi çocuklar Tanrı’nın halkının ayrılmaz parçasıydılar.[26] İşte bu yüzden Musa İsrail kavmına Antlaşma sözlerini “bu ahdin sözlerini tutun ve onları yapın” diye büyük ve anlayışlı insanlara tembih ederken çocukları antlaşmanın dışında bırakmamıştı. Bu yüzden onlara şöyle dedi: “çocuklarınız, kadınlarınız ve konaklarınızın içinde olan garipler, odununuzu kesenden, suyunuzu çeken adama kadar hepiniz, Allahınız Rab’bin önünde duruyorsunuz”[27] Yine Yeşu İsrail’in ihtiyarlarını, başlarını, hakimlerini ve reislerini çağırıp Allah’ın önünde durdukları zaman yaptığı konuşmada “ben ve evim halkı biz Rab’be kulluk edeceğiz” derken çocukların Antlaşmaya dahil olduğunu çok iyi bildiğini görüyoruz. Çünkü çocuklar Antlaşmanın işaretini (sünneti) alarak Antlaşmanın içine dahil edilmişlerdi.[28] Fısıhta da öyle olmamış mıydı? Kapı süveleri kurban kuzusunun kanı ile işaretlenmiş olan evler içindeki tüm ev halkı ile birlikte (çocuklar dahil) kurtuluşa kavuşmuştu. Filipus’un sözlerine inanan erkek ve kadınlar vaftiz olmuştu.[29]Kadınlar Eski Antlaşma’da sünnet olmadığına göre Antlaşmanın dışında mıydılar? Hayır! Kadınlar babalarının ya da kocalarının sünneti aracılığı ile Antlaşmaya dahil olmuşlardı. Kornelyus’un bütün ev halkı İncil’e iman etti[30] Vaftiz açısından bakınca ev halkının durumu açıklanmıyor. Evin içindeki ergenlik çağındaki çocuklar, belki de daha küçük çocuklar Yeni Antlaşmanın mührü ile mühürlenmişti. Eski İsrail’de Antlaşma bütün evle yapılırdı. Filipi kentinde Lidya adlı kadın Rab’be iman etti ve ev halkı ile vaftiz oldu.[31] İbrahim Peygamberin önce iman edip sünnet işaretini alması ve antlaşma işareti olan sünneti çocuklarına vermesi gibi, Lidya iman edip vaftiz oluyor ve Lidya’nın imanı neticesinde ev halkı vaftiz işaretini alıyor. Bu kadın evin reisi durumundadır ve bu yüzden eşinden bahsedilmemektedir. Kutsal Kitap ilk olarak Lidya’nın iman ettiğini ve bunun sonucunda ev halkının vaftiz olduğunu yazmaktadır. Ev halkı içinde bulunan çocukların yaşları ve imanları konusunda açık bir bilgi yoktur. Önemli olan şey şudur ki Lidya ev halkı ile vaftiz olmuştur. Bu durumda Yeni Antlaşma vaftizlerinin ev halkı vaftizleri olduğunu söyleyebiliriz. Pavlus ve Silas zindancıya “Rab İsa’ya iman et sen ve ev halkın da kurtulursunuz” dediler[32] 32. ayete baktığımızda zindancıya ve ev halkının hepsine Rab’bin sözünü bildirdiklerini görüyoruz. Buradaki ev halkı sözü evdekilerin hepsi demektir. Yeni iman etmiş olan zindancı yeni bulduğu imanda ne durumdaydı? Ev halkı ile kurtulmanın anlamı neydi? Bu bölüm bize bunları açıklamıyor. Fakat şurası açıktır ki; Filipi’li zindancı ev halkı ile birlikte vaftiz olmuştur. Havra yöneticisi Krispus Tüm ev halkı ile birlikte Rabbe iman etti ve ev halkıyla birlikte vaftiz oldu.[33] Pavlus, İstefanus’un ev halkını vaftiz ettiğini beyan etmektedir.[34] Yeni Antlaşmada On vaftiz örneğinin altısı çocuklara yöneliktir[35] Şu nokta çok açıktır ki; Tanrı tek tek bireylerden çok, aileleri kurtarmak istemektedir. Tanrı bu yüzden aile kavramını Antlaşmaya dahil etmiştir. Bu yüzden Yeremya’nın Yeni Antlaşma ile ilgili peygamberlik sözünde Tanrı’nın, küçüğünden büyüğüne tüm ev halkı için yolladığı buyruklar vardır : “İşte, Rab diyor, İsrail evi ile ve Yahuda evi ile yeni bir ahit keseceğim günler geliyor; atalarını Mısır diyarından çıkarmak için onların elini tuttuğum gün kendileri ile kestiğim ahit gibi değil; onların efendisi olduğum halde ahdimi bozdular, Rab diyor. Fakat o günlerden sonra, Rab diyor, İsrail evi ile keseceğim ahit şudur: Şeriatimi onların içlerine koyup, yürekleri üzerine yazacağım; ve ben onlara Allah olacağım ve onlar bana kavm olacaklar. Ve artık herkes kendi komşusuna ve kendi kardeşine: Rab’bi bilin, diye öğretmeyecekler, çünkü küçüğünden büyüğüne kadar onların hepsi beni bilecekler, çünkü fesatlarını bağışlayacağım ve artık suçlarını anmayacağım.” Yeremya 31:3134 Bu düzeni anlayabilmemiz için Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşmadaki kitapların tamamının tek olan İncil’i oluşturduğu gerçeğini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Kutsal Kitabın birlik içindeki ana mesajı Tanrı’nın İsa Mesih’te bizim için olan sevgisidir. Sünnet, Fısıh ve hayvan kurbanları bizlerin günahı için kurban olacak Mesih’i simgelemektedir. İsa Mesih gelince bunlar bu yüzden Vaftiz ve Rab’bin Sofrası ile yer değiştirmiştir. Eski Antlaşmada İbrahim’i iman ve itaate çağıran Tanrı şimdide Yeni Antlaşmada bizleri iman ve itaate çağırmaktadır. Eski Antlaşmada İbrahim ve onun çocukları sünnet ile Tanrı’nın Halkına dahil olmuşlardı. Yeni Antlaşmada ise aynı Tanrı imanlıları ve onların çocuklarını vaftiz ile kendi halkına dahil etmektedir. Romalılar 4. ve Galatyalılar 3. Bölüm bize iman ettiğimiz zaman İbrahim’in çocuğu olduğumuzu söyler. İşte bu Kutsal Kitabın ve Tanrı’nın Antlaşmasının birliğidir. Tanrı’nın İbrahim’e ve ailesine söylediği sözler bugün bizim ve ailemiz için aynı önemi taşımaktadır. Bu yüzden Lütuf Antlaşması doğrultusunda birçok çocuk vaftizi yapıldığını görüyoruz. Kilise babalarından Origen’in (M.S.180) bebek olarak vaftiz olduğu bilinmektedir ve bu örnekler çoğaltılabilir. Yani Elçisel Kilise bebek vaftizi uygulamasını yapmaktaydı. Bu uygulama, Eski Antlaşma içindeki sünnette temel bulmaktadır. Çünkü Tanrı’nın Lütuf Antlaşmasında bir süreklilik ve birlik vardır. Zaten bu sebepten Kutsal Kitap bu konuda aksi bir şey söylemez. Çünkü sünnetin işaret ettiği ilke Yeni Antlaşmada da devam etmektedir. Eski Antlaşmada bebeklerin sünnet edilmesinin anlamını ve sünnetin Antlaşma içindeki rolünü ne kadar iyi anlarsak, çocukların vaftiz edilmesini de o oranda iyi anlarız. II. BÖLÜM Vaftizde Dışsal Unsur. Vaftiz ile ilgili diğer bir soru ise uygulamanın suya batırılarak mı yoksa serpme ve ya dökme şeklinde mi olacağıdır.2000 yıl önce Rab’bimiz İsa Mesih vaftiz yapılmasını emretmiştir. Elçi Petrus’un ilk vaazından sonra üç bin kişi Rab’be iman etmiş ve anında elçiler vaftiz yapmaya başlamıştır. Bir kişi gece yarısı iman ettiğinde vaftiz olmuştur.[36] Bir kişi çölde iman etmişse vaftiz olmuştur.[37] Bu kişilere su ile vaftiz yapılmıştır. Bu yapılan vaftizler su dökerek mi, serperek mi yoksa kişi suya tamamen batırılarak yapılmıştır sorusunu tartışamayız. Tartışmamalıyız. Bu kişilere bir şekilde su ile vaftiz yapılmıştır. Vaftizde su, kişilerin cumartesi akşamı yıkanmalarından yada herhangi bir zamanda banyo yapmalarından farklıdır. Elimizi yıkadığımızda, suda yüzdüğümüzde yada suyun dibine daldığımızda vücudumuz ıslandığı halde vaftiz olmuş sayılmıyoruz. Ancak suyu bir kişiye “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” adında tatbik ettiğimizde o kişi vaftiz olmuş oluyor. Tanrı dışsal bir unsur olan su ile içerde olan ruhsal bir gerçekliği belirtiyor. Yani vaftiz günahın kirliğinden arınmayı simgelemektedir.[38] Su, dünyamızda her kültürde kabul görmüş bir temizlik simgesidir. Çünkü bedenimizi yıkamak için su yerine kullandığımız başka bir unsur yoktur ve bu yüzden Tanrı suyu kullanmayı istemiştir.Havari Petrus’un “Günahlarınızdan dönün ve günahlarınızın bağışlanması için her biriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz edilsin. Böylece Kutsal Ruh armağanını alacaksınız. Çünkü bu vaat sizlere, çocuklarınıza ve uzakta olan herkesedir; Tanrımız Rab’bin kendisine çağırdığı herkese”[39] dediği vaazın sonunda 3000 kişi vaftiz olmuştur. Kutsal Kitap anlayışına uygun olarak bunun içine çocuklar dahil edilmişti. Ama Kudüs’te bir nehir bulunmadığına göre 3000 kişinin suya batırılarak vaftiz edildiğini düşünemeyiz. Günümüzde ara sıra uygulandığı şekliyle bu kadar insanın içi su dolu bir havuzda bütün vücudunun suya batırılarak vaftiz edildiği şekli 3000 kişi için de düşünemeyiz. Yahudi halkı gibi dışsal temizlik unsurlarına son derece önem veren titiz insanların aynı havuzu değil 3000 kişi için, ikinci bir kişi için bile kullanmaları söz konusu olamazdı. Bu durumda aklımıza gelen uygulama şekli dökme veya serpmedir. Bu konuda önlerinde tarihsel ve dinsel pek çok örnek vardır. Tarihsel olarak baktığımızda Yahudiler diğer uluslardan RAB Tanrı’ya iman edenleri ancak vaftiz ederek kabul ederlerdi. Bunun için yaptıkları uygulama yere diz çöken bir kişinin üzerine su dökülmesi ya da suyun serpilmesi şeklindeydi. Benzeri bir durum Filipus’un Etyopyalı hadımı vaftizinde görülür.[40]Çöldeki suyun derinliği ne kadardır, bilememekteyiz. Bu bir su birikintisi olabilir. Yahudilerin çok iyi bildiği ve ulus olarak tanık oldukları bir diğer kutsama gerçeği ise serpme şeklinde uygulanmaktaydı. Şeriata göre İsrail halkı; murdarlıktan arınırken yaptıkları uygulama suç takdimesinden artan biraz külü içinde su bulunan bir kaba koyarlardı. Zufa otunu bu kaba batırıp murdar olan eve, eşyalara ya da kişinin üzerine serperlerdi. Tathir (temiz) olmak için uygulanan yöntem buydu.[41] Yine bilindiği gibi; Musa Kutsal Yasayı İsrail kavmine bildirdikten sonra Rab’be yakılan takdime olarak arz edilen hayvanların kanını su ile birlikte halkın üzerine serpmiş ve “Rab’bin sizinle yaptığı Antlaşmanın kanı budur” demişti.[42] Yine toplantı çadırında bir su küveti bulunmaktaydı. Bu Tanrı halkının temizlenmeye olan ihtiyacını temsil etmekteydi. Kahin kurban sunmadan önce burada ellerini yıkardı. Ellerinin yıkanması ile bütün vücudu yıkanmış gibi kabul edilirdi. Ayrıca kahinler kurban sunmadan önce o küvetten kuzunun başına su dökerlerdi. Böylelikle kurban kuzusunun tamamı yıkanmış gibi, temizlenmiş olduğu kabul edilirdi. Yani İsrail halkı dökme ve serpme şeklinde yapılan uygulamalara gerek tarihsel gerekse dinsel açıdan yabancı değillerdi. Kutsal Kitap bize vaftiz için tek bir şekil vermez. Tanrı’nın Kutsal Kitapta vaftiz için emrettiği ilahi bir model yoktur. Bu yüzden vaftiz için suya batırılma şeklindeki uygulamayı tek geçerli uygulama kabul etmek yanlış olur. İncil’de suya batırılarak yapılan tek bir vaftiz örneğine rastlamamaktayız. Zaten böyle bir iddia vaftizden çok suyu ön plana çıkarır. Su, vaftizi tanımlayan dışsal bir unsurdur. Bir işaret olarak su; vaftizin içsel konusuna işaret eder. Suyun dikkatimizi çektiği nokta ise; İsa Mesih tarafından kurulan bu ruhsal törenin; Tanrı’nın Mesih’teki lütfunun temsil edildiği, mühürlendiği, Tanrı’nın halkına katılmayı, iman edenlerin Tanrı’ya olan itaatlerini dışa vurdukları ve Tanrı’nın Yeni Antlaşmasını hatırlatan bir unsur olduğudur. Ayrıca su; Kutsal Ruh’un günahtan arındırmasını simgeler. Eğer vaftiz için özellikle bir tek uygulama geçerli olsa idi, kilise yanlış yapmasın diye Kutsal Kitap bunu bize özellikle ayrıntıları ile birlikte verirdi. Ama Kutsal Kitap suyu dışsal bir unsur olarak kabul ettiği için dökme mi, serpme mi yoksa suya tümden batırılarak mı yapılması gerektiği konusuna değinmemiştir. Bu durumda vaftiz için üç uygulamanın da geçerli olduğunu görüyoruz. III. BÖLÜM Vaftiz Nedir? Yeni Antlaşmanın bu ruhsal törenini[43] İsa Mesih’in bizzat kendisi ‘Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ adında yapılmasını buyurmuştur.[44] Vaftiz; Mesih ile birleşmeyi45], O’na ait oluşumuzu, O’nun kanıyla günahlarımızın bağışlanmasını[46], O’nun Ruhuyla yeniden doğmamızı[47], oğulluğa alınmamızı[48], sonsuz yaşama kavuşmamızı[49], gözle görülen kiliseye katılmamızı[50] ve Rab’be ait olmamızı açıkça belirtir.[51] Kimler vaftiz edilmelidir? Kilisenin dışında kalan ve vaat Antlaşmasına yabancı olan kişiler, Mesih’e iman etmedikçe ve O’na boyun eğmedikçe vaftiz edilmemelidir[52]. Anne ya da babası Mesih’e iman ve itaat eden çocuklar ise bu bakımdan Antlaşmanın içindedir ve vaftiz edilebilir[53]. Vaftiz konusunda bilmemiz gerekenler: I. Vaftiz, İsa Mesih tarafından öngörülen, Yeni Antlaşmaya ait bir ruhsal törendir[54]. Bu tören kişinin vaftiz yoluyla gözle görülen kiliseye katıldığını göstermekle kalmaz[55], lütuf Antlaşmasının mührü olarak kişiye[56], Mesih’e ait olduğunu[57], yeniden doğduğunu[58], günahlarının bağışlandığını[59], İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’ya teslim olarak yeni bir yaşama başladığını kanıtlar[60]. Bu tören Mesih’in buyruğuyla kilisesinde dünyanın sonuna dek sürmelidir.[61]II. Bu ruhsal törende kullanılacak dışsal unsur, sudur. Vaftiz olacak kişi, oraya çağrılan bir müjde hizmetlisi tarafından Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz edilmelidir.[62]III. Kişiyi suya sokmak gerekli değildir. Üzerine su serpilmesi veya dökülmesi yoluyla vaftiz doğru bir şekilde yerine getirilmiş olur.[63].IV. Yalnızca Mesih’e iman ve itaat eden kişiler değil,[64] imanlı anne veya babaları olan küçükler de vaftiz edilmelidir.[65]V. Vaftizi küçümsemek ya da göz ardı etmek büyük bir günah olmasına karşın,[66] lütuf ve kurtuluş vaftize sımsıkı bağımlı değildir. Kişi vaftiz olmadan kurtulabilir ve yeniden doğabilir[67] ya da vaftiz olduğu halde kurtulmayabilir[68]VI. Vaftizin etkisi hemen uygulandığı ana bağlı değildir.[69] Ancak doğru bir şekilde yapıldığında, lütuf, yalnızca sunulmakla kalmaz; Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı tarafından uygun zamanda sergilenerek kişiye gösterilir.[70]VII. Vaftiz töreni herkese tek bir kez uygulanmalıdır.[71] KAYNAKÇALAR :a) T.Üçal, Mesihle Yaşamak b) T. Üçal’ın 29.11.1997 tarihli vaazıc) T.Üçal, İnanç Bildirgemizd) O.P. Robertson, Covenante) J.I. Packer, Keep in step with the spirit f) John M.Otis, Presbiteryen Kilisesi İnanç ve Uygulama Özellikleri g) The Baptism of Children, A Guide for Parents, CRC Publications, Grand Rapids, MI h) John P. Sartelle Presbtrian and Reformed Publishing Co., Phillipsburg, New Jersey, USA. [1] Sakrament, dini ayin, Ruhsal Tören, dinsel inanç uygulamaları.[2] Tekvin 17.711[3] İşaya 52.1, Tesniye 30.6, Yeremya 4.4[4] Romalılar 4.11[5] Vaftizde Mesih’le birleşenlerinizin hepsi Mesih’i giyindi.[6] Haydi, ne bekliyorsun? Kalk, O’nun adını anarak vaftiz ol ve günahlarından arın![7] 2:89: İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildi.[8] Elçilerin İşleri 16.15[9] I. Korintliler 1.16[10] Tekvin 17.7[11] Matta 11.23[12] Kilise, yaşamında değişiklik gördüğü yetişkinleri vaftiz eder.[13] Luka 3.8[14] Luka 3.9[15] Galatyalılar 5.1920[16] Galatyalılar 5.2223[17] Luka 3.11[18] Luka 3.1314[19] Levililer 19.18, Çıkış 20.17[20] Markos 1.4[21] Elçilerin İşleri 2.38[22] İbraniler 9.1122[23] Çıkış 20:12[24] Tesniye 6:67, 11:19, 30:20, Mezmur 78:18, Tekvin 18:19[25] I. Korintliler 7:14[26] Ezra 8:21[27] Tesniye 29:911[28] Yeşu 24:15[29] Elç. 8:12[30] Elç.10:44,48[31] Elç.16:14,15[32] Elç. 16:3134[33] Elç. 18:8[34] I. Kor. 1:16[35] Pentikost günkü vaftiz, Kornelyus, Lidya, Filipeli zindancı, Krispus, İstefanus ev halkı ile vaftiz olmuştur.[36] Elçilerin İşleri 16.33[37] Elçilerinİşleri 8.2640[38] Elçilerin İşleri 22.16: Haydi, ne bekliyorsun? Kalk, O’nun adını anarak vaftiz ol ve günahlarından arın![39] Elçilerin İşleri 2:38,39[40] Elç. 8:3640[41] Sayılar 19:6,9,1719[42] Çıkış 24:68[43] Sakrament / dini ayin / dinsel tören[44] Matta 28:19[45] Gal 3:27[46] Mar. 1:4, Esin. 1:5,[47] Tit. 3:5, Efes. 5:26[48] Gal. 3:26,27[49] 1. Kor. 15:29, Rom. 6:5,[50] 1. Kor. 12:13,[51] Rom. 6:4[52] Elç.8:3637, 2:38[53] Tekvin 17:79, Gal.3:9, Kol.2:1112, Elç.2:38,39, Rom. 4:1112, 1. Kor.7:14, Mat.28:19, Luka 18:1516, Rom.11:16[54] Matta 28:19[55] 1. Kor. 12:13,[56] Rom. 4:11, Kol. 2:1112[57] Gal. 3:27, Rom 6:5[58] Tit. 3:5[59] Mar. 1:4,[60] Rom. 6:34,[61] Mat. 28:1920[62] Mat. 3:11, Yuh. 1:33, Mat. 28:1920[63] İbr. 9:10,1922, Elç. 16:33, Mar. 7:4[64] Mar. 15:15,16, Elç. 8:3738,[65] Tek. 17:78, Gal. 3:914, Kol. 2:1112, Elç. 2:3839, Rom. 4:1112, 1. Kor. 7:14, Mar. 10:1316, Luka 18:15[66] Luka 7:30, Çık. 4:2426,[67] Rom. 4:11, Elç. 10:2,4,22,31,45,47[68] Elç. 8:13,23[69] Yuh. 3:5,8[70] Gal. 3:27, Ef. 5:2526, Elç. 2:38,41[71] Tit. 3:46, Ef. 4:5 |