Bahabey caddesi sinema meydanı Yavruturna mah, cengiz topel cad. No: 2/B Erdem Apt B blok Çorum/Merkez

Musa Peygamberin Parlayan Yüzü

Musa Peygamberin Parlayan Yüzü

Samsun Kilisesi Vaaz

MUSA ve ONUN PARLAYAN YÜZÜ

Kutsal Kitap’tan hepimiz Musa’nın yaşamı hakkında bir çok şeyler öğreniyoruz (kısaca hayatını anlat). Musa hakkında yazılmış olan şeylerden sadece bir tanesine bakmak istiyorum sizinle: Onun yüzünün parlaması. Çıkış Kitab’ının 34. bölümüne baktığımızda üç kez Musa’nın yüzünün parladığını söylüyor bize bu ayetleri okuyalım birlikte Çıkış 34:1-4 “RAB Musa’ya, “Öncekiler gibi iki taş levha kes” dedi, “Kırdığın levhaların üzerindeki sözleri onlara yazacağım. 2 Sabaha kadar hazırlan, sabah olunca Sina Dağı’na çık; dağın tepesinde, huzurumda dur. 3 Senden başka kimse dağa çıkmasın, dağın hiçbir yerinde kimse görülmesin. Dağın eteğinde davar ya da sığır da otlamasın.” 4 Musa öncekiler gibi iki taş levha kesti. RAB’bin buyurduğu gibi sabah erkenden kalktı, taş levhaları yanına alarak Sina Dağı’na çıktı.” ve 27-35. “ 27 RAB Musa’ya, “Bunları yaz” dedi, “Çünkü seninle ve İsrailliler’le bu sözlere dayanarak antlaşma yaptım.” 28 Musa orada kırk gün kırk gece RAB’le birlikte kaldı. Ağzına ne ekmek koydu, ne de su. Antlaşma sözlerini, on buyruğu taş levhaların üzerine yazdı. 29 Musa elinde iki antlaşma levhasıyla Sina Dağı’ndan indi. RAB’le konuştuğu için yüzü ışıldıyordu, ama kendisi bunun farkında değildi. 30 Harun’la İsrailliler Musa’nın ışıldayan yüzünü görünce, ona yaklaşmaya korktular. 31 Musa onları yanına çağırdı. Harun’la İsrail topluluğunun bütün önderleri çevresine toplandılar. Musa onlarla konuştu. 32 Sonra herkes ona yaklaştı. Musa RAB’bin Sina Dağı’nda kendisine bildirdiği bütün buyrukları onlara verdi. 33 Konuşmasını bitirdikten sonra, yüzüne bir peçe taktı. 34 Ama ne zaman konuşmak için RAB’bin huzuruna çıksa, ayrılıncaya kadar peçeyi kaldırırdı. Dönünce de kendisine verilen buyrukları İsrailliler’e bildirir, 35 İsrailliler de onun ışıldayan yüzünü görürlerdi. Sonra Musa içeri girip RAB’le görüşünceye kadar yine peçeyi takardı.” 
Bu olay Mesih’in yeryüzüne gelişinden yaklaşık olarak 1500 yıl önce yer almıştı ve günümüzde olduğu gibi o günlerde de insanların yüzleri karanlıktı. Çünkü Adem’den itibaren tüm insanlara geçen günah insan yüzünü karartmıştı. Tanrı’nın seçmiş olduğu halk bile günahları yüzünden karanlık bir simaya sahipti. Onların Rab’be karşı olan başkaldırmaları ve Rab’bin isteğine karşı gelişleri yüzlerinde karanlık gölgeler bıraktı. Ancak bu insanların arasında, yüzü parlayan, ama yüzünün parladığının farkında olmayan birisi vardı. Bu kişi Musa idi 
Şu anda içinde yaşadığımız dünya da karanlık içerisinde olan bir dünyadır. Karanlık yüzlerle karanlık işlerle dolu olan bir yerdir. Düşünsenize böyle bir ortamda Rab İsa Mesih için parlamak ne kadar şerefli ve onurlu bir şey olur, değil mi? Hizmetimizde ve iman hayatımızda en önde gelen şey bu olmalı karanlık bir dünyada Rab için parlayan ışıklar olmak! Zaten Rab bizi bunun için seçmedi mi 1.Petrus 2:9-12 ” 9 Ama siz seçilmiş bir soy, Kral’ın kâhinleri, kutsal bir ulus, Tanrı’nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan kendisinin şaşılacak ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini ilan etmek için seçildiniz. 10 Bir zamanlar halk değildiniz, ama şimdi Tanrı’nın halkısınız. Bir zamanlar merhamete erişmemiştiniz, oysa şimdi merhamete eriştiniz. 11 Sevgili kardeşler, size yalvarırım, cana karşı savaşan bedensel tutkulardan kaçının. Çünkü bu dünyada yabancılar ve konuklarsınız. 12 İnanmayanlar önünde olumlu bir yaşam sürün. Öyle ki, kötülük yapanlarmışsınız gibi size iftira etseler de, iyi işlerinizi görerek Tanrı’yı, kendilerine yaklaştığı gün yüceltsinler.” gerçekten bu mümkün mü bu karanlık dünyada Rab için parlayan birer ışık olmak elbette mümkün çünkü Rab’imiz bizden bizim için imkansız olan bir şey yapmamızı istemez Musa Rab’be dua etti Çıkış 33:18 “18 Musa, “Lütfen görkemini bana göster” dedi.” ve Rab onun duasına cevap verdi. Rab’bin yüceliği Musa’nın yüzünde parladı. Eğer bizim arzumuzda gerçekten Musa gibi Rab’bin görkemini görmek olursa ve bunu bütün yüreğimizle Rab’den dilersek yani Musa gibi duayla Rab’bin yüzünü ararsak gerçekten Rab Musa gibi bizimde duamızı yanıtlayacaktır. 2.Kor.3:18 ” 18 Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek, yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor.” 
Rab hepimizi vaaz etmeye, öğretmeye ya da başka türlü bir hizmete çağırmıyor olabilir yada bunları yapamayabiliriz, ama hepimiz bu dünyada Rab için parlayabiliriz. Parlamak için ne yapmalıyız?

(1) Musa’nın Yüzünün Parlayışındaki sır Neydi?

İlk olarak şunu bilmeliyiz ki Musa’nın yüzündeki bu parlayışı yapay ve yüzeysel bir parlayış değildi. Göksel bir parlayıştı bu. Rab’bin yüceliği onun yüreğine ve canına o kadar derinden işlemişti ki doğal olarak bu yücelik onun yüzünde parladı. Aslında bu bir mucizeydi çünkü Musa kırk gün oruç tutmuştu (Çıkış 34:28 ” 28 Musa orada kırk gün kırk gece RAB’le birlikte kaldı. Ağzına ne ekmek koydu, ne de su. Antlaşma sözlerini, on buyruğu taş levhaların üzerine yazdı.”). Aynı zamanda bu adam 80 yaşındaydı ve İsrail halkının önderi olarak her gün akla gelmedik bir çok sorunlarla boğuşmak zorundaydı yani kolay bir işi yoktu. Yine de bütün bu sorunlara rağmen “Onun yüzü parladı”. O zaman sormalıyız: Bunun sırrı neydi? 
(a) Rab Musa ile bir Antlaşma Yapmıştı 27. ayeti “27 RAB Musa’ya, “Bunları yaz” dedi, “Çünkü seninle ve İsrailliler’le bu sözlere dayanarak antlaşma yaptım.” oku ve Yuh 15:16 ” 16 Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip meyve veresiniz, meyveniz de kalıcı olsun diye sizi ben atadım. Öyle ki, benim adımla Baba’dan ne dilerseniz size versin.” karşılaştır. Biz O’nun için parlayacaksak öncelikle O’nun tarafından seçilmiş olmalıyız. 
(b) Musa ile Rab Arasında Hayati bir Bağlantı Vardı. 27. ayetiyine oku. ““27 RAB Musa’ya, “Bunları yaz” dedi, “Çünkü seninle ve İsrailliler’le bu sözlere dayanarak antlaşma yaptım.” Rab ona “Yaz!” diye konuştu. Burada Musa ile Rab arasında derin bir samimiyet vardır. Sanki bir müdür kişisel sekreterine bir mektup, bir yazı dikte ediyor. Aynı şekilde Rab de bize dönüp bizim Onu dinlediğimizden emin olduğu zaman samimiyetle ve güvenle kendisini açıklamak için bize de konuşur mu? Tabi ki konuşuyor çünkü Rab’bimiz sadece Musa’nın Rab’bi değil sadece O’nunla kişisel olarak ilgilenen bir Rab değil aynı şekilde seninle ve benimle de yakından ilgileniyor ve sana da bana da açık bir şekilde konuşuyor. Çünkü bizim Rab’bimiz yaşayan bir Tanrı ve Yaşayanların Tanrısı 
(c) Musa Rab ile Uzun Zaman Harcamaya Hazırdı . Ayet 2-3 ” 2 Sabaha kadar hazırlan, sabah olunca Sina Dağı’na çık; dağın tepesinde, huzurumda dur. 3 Senden başka kimse dağa çıkmasın, dağın hiçbir yerinde kimse görülmesin. Dağın eteğinde davar ya da sığır da otlamasın.” ve 28-29” 28 Musa orada kırk gün kırk gece RAB’le birlikte kaldı. Ağzına ne ekmek koydu, ne de su. Antlaşma sözlerini, on buyruğu taş levhaların üzerine yazdı. 29 Musa elinde iki antlaşma levhasıyla Sina Dağı’ndan indi. RAB’le konuştuğu için yüzü ışıldıyordu, ama kendisi bunun farkında değildi.” oku. Burada görüyoruz ki Musa Rab ile sakin ve uzun bir zaman geçiriyordu Rab ile geçirdiğimiz o “sakin zaman” iman hayatımız için ne kadar önemlidir. Çünkü kimsenin bizi rahatsız etmeyeceği bir yerde O’nun ile geçirdiğimiz sakin zaman çok ama çok değerlidir. O gizli yerde Rab’be baktığımız zaman ne olur? Mezmur 34:5. Bir atasözü var “Üzüm üzüme baka baka kararır.” Derler ya Bizde ancak Rab’be baka baka parlayabiliriz. O’na ne kadar bakarsak o kadar çok parlarız. 
2. ayete göre Rab’be yaklaşmanın, dua etmenin ve sakin bir zaman geçirmenin en iyi zamanı sabahleyindir. Ayet 4 ” 4 Musa öncekiler gibi iki taş levha kesti. RAB’bin buyurduğu gibi sabah erkenden kalktı, taş levhaları yanına alarak Sina Dağı’na çıktı.” ile Markos 1:35’i ” 35 Sabah çok erkenden, ortalık henüz ağarmadan İsa kalktı, evden çıkıp ıssız bir yere gitti, orada dua etmeye başladı.” karşılaştır. Ben kaymak yemeyi çok severim Annem süt pişirdiği zaman veya yoğurt yaptığı zaman onların üstündeki kaymağı yemek çok hoşuma gider. Aynı şekilde Rab’de kaymağı çok sever herhalde bu yüzden günün kaymağını, en güzel zamanını Rab’be vermek O’nu hoşnut eder.
3. ayete göre Dua etmenin en iyi yolu Rab ile baş başa olduğumuz zamandır. Matta 6:6 “Siz ise, dua edeceğiniz zaman odanıza girip kapıyı örtün ve gizlide olan Babanıza dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız da sizi ödüllendirecektir.” 
20. ayete göre duada takınabileceğimiz en iyi tavır O’nun sesini dinlemek ve O’na konuşmaktır. Mez 85:8 “Kulak vereceğim Rab Tanrı’nın ne diyeceğine; Halkına, sadık kullarına esenlik sözü verecek. Yeter ki bir daha akılsızlık etmesinler.” ile Mez 55:17 “Sabah, öğlen, akşam kederlenince, feryat ederim, O, işitir sesimi.” 
(d) Musa Kendini inkar Etmeye Hazırdı Kırk gün bir süre Rab ile baş başa kalmıştı (ayet 28 ” 28 Musa orada kırk gün kırk gece RAB’le birlikte kaldı. Ağzına ne ekmek koydu, ne de su. Antlaşma sözlerini, on buyruğu taş levhaların üzerine yazdı.”) . Bunu yapmak kendimizi inkar etmeyi talep eder. Bu şekilde Musa gibi kendimizi inkar etmesini öğrendik mi? Matta 16:24’ “Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.” 
(e)
 Musa’nın Hayatındaki en Büyük Arzu Tanrı’ya İtaat Etmekti 27. ve 28. ayetler bunu açıkça belirtir. Rab ona “Yaz!” dedi ve Musa yazdı. Bizde Rab’bin dediğini yapmaya hazır mıyız ve hemen yapar mıyız? Musa’ya bakın burada tereddüt diye bir şey yoktur. Buyruk verilir verilmez itaat izledi. Elç.9:6 “Haydi kalk ve kente gir, ne yapman gerekti?i sana bildirilecek”(Pavlus itaat etti) 
(f) Musa İnsanlara Hizmet Etmeye hazırdı 29. ayete ” 29 Musa elinde iki antlaşma levhasıyla Sina Dağı’ndan indi. RAB’le konuştuğu için yüzü ışıldıyordu, ama kendisi bunun farkında değildi.” bak. Musa Rab ile olmak için dağa çıktı, ama orada kalmadı geri halkın yanına döndü. Rab’bin sürüsüne bakan çoban her zaman böyledir. 
Rab’bin huzuruna girip çıkar. Yuh 10:9 “Kapı Ben’im. Bir kimse benim aracılığımla içeri girerse kurtulur. Girer, çıkar ve otlak bulur.” Biz her zaman Rab’bin bizi besleyecek doyuracak olan kapısından her zaman girip çıkmalıyız ve Rab’den aldıklarımızı başkalarına vermeliyiz. İçeri girerek Rab’den aldığı parlaklığı başkalarına aktarır. İnsanlara hizmet etmek için Rab’bin huzuruna girer Rab’de alır ve oradan çıkınca insanlara hizmet eder. İsa bu ayetlerde girer çıkar ve otlak bulur derken bunu söylemek istiyor bir imanlı tapınmak için ve doymak için Tanrı’nın huzuruna sık sık çıkmalı ve sonra Rab’be tanıklık etmek için karanlıktaki insanların yanına gitmelidir. Karanlıklara gitmekten korkmayalım Rab bizi ışık olarak oralarda kullanmak istiyor. Yeşaya peygamber diyor ki “ışık karanlıkta parlar ve karanlık onu alt edemez.” Karanlık bizi alt edemez çünkü bizler ışığın çocuklarıyız ve ışığız İsa diyor “Dünyanın ışığı sizsiniz” o zaman Ateşli müjdeciliğin yazarı Reinhard Bonneke’nin de dediği gibi Cehennemi soyup Cenneti doldurmak bizim arzumuz olsun bu yüzden karanlıklara giderek onlara Rab’bi gösteren işaretler ışıklar olalım. Evet, dağ başı tecrübesinin ne olduğunu bilmeliyiz, ama dağ başında kalamayız. Aşağılara inip vadilerde, karanlık yerde insanlara hizmet etmesini de bilmeliyiz. İsa ve Elçileri böyle yaptılar onlar Baba Tanrı ile zaman geçirmek için dağa çıktılar ama daha sonra inip insanları tövbeye çağırıp onlara hizmet ettiler. İsa hiçbir zaman Manastır hayatı yaşamadı ve kimseye de böyle yaşamasını söylemedi. Çünkü Rab manastırda değil insanların arasında olmamızı ister. Manastırda kime hizmet edeceksin. İsa diyor ki “Kimse kandil yakıp tahıl ölçeğinin altına koymaz. Tersine kandilliğe koyar evdekilerin hepsine ışık sağlar sizin ışığınız insanların önünde öylesine parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanız’ı yüceltsinler.”(Matta 5:15-16) o halde sevgili kardeşlerim ışığınızı yani hayatlarınızı saklamayın çünkü Mesih’in öğretişinin özelliklerini sergileyenler gizlenemez. O’nun öğretişinin ışığını kendimize saklamayalım başkalarıyla paylaşalım çünkü Mesih’in parladığı yaşamlardaki çekicilik ikna dolu sözcüklerden daha etkilidir. Biraz önceki söylediğimiz ilahiyi sık sık Rab’be bir dua olarak yükseltelim Parla Mesih tüm dünya görsün görkemini. 
(g) Musa’nın Elinde ve Yüreğinde Tanrı’nın Sözü Vardı 29. ayete ” 29 Musa elinde iki antlaşma levhasıyla Sina Dağı’ndan indi. RAB’le konuştuğu için yüzü ışıldıyordu, ama kendisi bunun farkında değildi.” bak. Acaba Rab’bin Sözünü taşımak ve onu yüreklerimizde saklamak ile parlayan bir yüz arasında bir bağlantı olabilir mi? Evet, vardır. Bak Mezmur 119:135“Yüzün aydınlık saçsın kulunun üzerine, kurallarını öğret bana.” Diyor Davut. 
(2) Musa’nın Yüzünün Parlayışı Ne Gibi Sonuçlar Getirdi? 
(a) Musa Yüzünün Parladığını Fark etmemişti 29. ayeti oku. “29 Musa elinde iki antlaşma levhasıyla Sina Dağı’ndan indi. RAB’le konuştuğu için yüzü ışıldıyordu, ama kendisi bunun farkında değildi.” Neden böyle bir tepki gösterdi Musa? Çünkü bir kişi Rab’bin göz kamaştırıcı yüceliğini gördüğü zaman hayatında her şey, özellikle benlik önemsiz gözükür. Tek önemli Kişi Rab olur Rab ile yaşadıkça dolarız ve doldukça da alçalmalıyız bir başak gibi buğday başağı gördünüz mü başak içi doldukça boynu eğilir bizde doldukça eğilmeliyiz ve alçalmalıyız. “Öyle ki, Tanrı’nın önünde hiçbir insan övünmesin… Bunun için, yazılmış olduğu gibi, “Övünen, Rab ile övünsün.”(1 Kor 1:29,31). 
(b) Halk Bunu Görmüştü Tabii ki halk onun parlayan yüzünü görecekti. Rab ile zaman harcayan her imanlının yüzü de parlayacaktır. Ve çevremizdeki İnsanlar ister istemez o parlaklığı görecektir. Örneğin benim Annem kendisi Müslüman ama bana bir gün şunu söyledi. Oğlum sen iyi ki Hıristiyan oldun çünkü Hıristiyan olduktan sonra değiştin dedi. Sizdeki değişikliği etrafınızdaki insanlar muhakkak göreceklerdir. Bizler Rab’be geldiğimizde sanki bir güzellik salonuna gelmiş gibi oluyoruz Rab bizleri içten dışa doğru her gün güzelleştiriyor. Ve benim gibi daha yakışıklı ve güzel olabilirsiniz. 
(c) İnsanlar Korkmuştu Bunu 30. ayette “30 Harun’la İsrailliler Musa’nın ışıldayan yüzünü görünce, ona yaklaşmaya korktular.” görebiliriz. Rab’bin yüceliği ile dolu olan bir imanlının yaşamındaki güç buna benzer bir korku yaratır insanlarda. Saygı ile karışık bir korkudur bu. Elç.4:13. ) “Kurul üyeleri, Petrus’la Yuhanna’nın yürekliliğini görüp de bunların eğitim görmemiş, sıradan kişiler olduklarını anlayınca şaştılar ve onların İsa’yla birlikte bulunmuş olduklarını fark ettiler.”Bizlerde bugün eğer yaşantımızda Mesih İsa’yı yüreğimize tam almış bir şekilde Kutsal yazıları okur,düşünüp taşınır ve buna göre ibadetlerimizi yaparsak, çevremizdeki insanlarda Tanrı’nın yetkisini üzerimizde göreceklerdir.

Antalya İncil Kilisesi Pastörü Ramazan Arkan

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir