Naaman’ın Hayatı
Kurtulan İnsan
.Boşa harcamak göz göre göre akılsız-hesapsız ziyandır. Çevremiz harcanıyor, doğasal değerler bozuluyor, verimli kaynaklar kurutuluyor, hayvanlar yok oluyor. Buna acı duymamak fütursuzluktur. Ama böylesi har vurup harman savurmanın daha da beteri var: İnsan harcanışı. Yaratılıştan bu yana sudan daha ucuz insan yaşamı! İlk harcama Yaratanı’na hayvan kurban ederek tapınan tanrısever insan Habil’in, kıskanç kardeşi Kain tarafından ilkel bir silahla öldürülmesidir. O gün bu gün her bucakta her kuşakta değerli canlar sürü sürü harcanıyor, ürkütücü aldırmazlık baş döndürürcesine sürdürülüyor.
Yeryuvarlağında kendine özgü yeri-yetkisi olan, beden-can-ruh üçgeni insan, gizemli bir varlıktır. Tanrı benzerliğinde, meleklerden biraz geride sonsuz için yaratılan.. Kurulu düzende Yaratanı’ndan yöneticilik göreviyle yetkilendirilen can. Kurallarına bağlı bulunduğu doğanın koruyucusu olacak, ona hizmet sunacak, doğanın eliaçık sağlayışlarından bollukla yararlanacak. Yönetmeni olduğu çevreye saygıyla, hayranlıkla yaklaşacak; sağduyusunu kullanacak, Yaratanı’nı yüceltecek.
İnsanın günah tutsaklığına düşüşü hem kendisini hem de kurulu düzeni sarstı: “Çünkü yaratılış kendi istemiyle değil, Tanrı’nın istemiyle yozlaşmaya bağımlı kılındı. Ama yine de umut vardır” (Romalılar 8:20). Varoluşçuluk felsefesi umutu yadırgayabilir; ama Tanrı düzeninde imanla bileşik umut gözle görülemeyen kanıttır. Günahlı insana biricik Oğlu’nun haçlanışı ile hem arınma hem de sonsuz yaşam sağlayan Tanrı şu kusurlu doğa üzerinde köklü yenilenişi gerçekleştirecek, her bozukluğa son verecek.
Bunların bilinmesine karşın ademoğlu ardı arası kesilmeden harcanıyor. Çünkü Tanrı karşısında, insan doğrultusunda kişisel sorumluluğuna yan çizenler pek çok. Yaratan’ın insana biçtiği değere karşı sorumluluk bireyi aydınlığa kavuşturur, onu Tanrı’nın iş arkadaşı kılar. Ama bunun tersine tanığız. İnsan yapıcı olacak yerde yıkıcılığı yeğlemiş! Harcama listesi ne yazık ki çok uzun. Katillikten başlayarak köleliğe-sömürücülüğe varıncaya dek kendi listeni düzenle. Ürkütücü bir sıralama gözünün önünde sırıtacak. Bunun ardından her tecavüzün karşısına Tanrı’ya saygı ve sorumluluğa nasıl yan çizdiğini kaydet. Böylesi harcamanın kökteki nedenine varmakta güçlük çekmeyeceksin. Bunun daha korkutucu boyutlara dayandığını da göreceksin.
Harcama ana rahminden başlıyor. Cinsel ilişkinin zevkini tattıktan sonra döl yatağında oluşan can istenmeyince hemen koş kürtajcıya! Rahimden kazısın dölütü. Bu yolla her yıl yeryüzünde milyonlarla sayılan yavrular gün ışığını göremeden umursamazlıkla harcanıyor. Ne değerler var bunların arasında! Bazı doktorların tüm geliri bu çürük-acımasız eylemle. O analarda oluşan ruh ve can sarsıntısı hiç unutulamıyor. Evet, iş gebelikte başlıyor. Bundan sonra soğanın yaprağı gibi katmerleşiyor: HIV virüsü ile doğanlar. Yoksul ana-babanın yavrusunu hiç tanımadığı mafiyalara satması. Ver gitsin! Çocuklar köle pazarlarında, seks dehlizlerinde.. ‘Sokak çocukları’ diye bilinen bırakılmış zavallılar trajedisi. Küçücük yaşta uyuşturuculuk alışkısı dünyasal çapta bunalım. Aç çocuklar, iş tezgahlarında çalıştırılan minicik eller. Sübyan koğuşlarında büyüyenler. Hırsızlığa eğitilen küçükler, intiharlar ve utanç listesi daha nerelere gider.
Gül gibi kızlar mafiyaların elinde seks malzemesi. Zeki çocuklar eğitimi rüyasında göremiyor. Üniversite bitirenler bilgisini satamıyor. Emekçi kuşağın yitik hakları bangır bangır bağırıyor. Bakıma muhtaç hastalar, sonundaysa kapkaranlık yaşama kapkaranlık bir mezar; belirsiz sonsuzluk. Bunlara bakan niceler soruyor: “Allah varsa acaba ne yapıyor? Bu kahredici bunalımları neden değiştiremiyor? O nasıl bir Allah’tır acaba?” Toplumsal adaletsizlikler zinciri pek çok kişiyi ateizme sürüklüyor (bkz. Eyub 6:14).
İkinci Cihan Savaşı sona erince Naziler’in kurduğu toplama-gazlama kamplarından biri-nin duvarında şöyle bir soruya rastlanır: “Allah nerede?” Altında başka elle yazılmış bir yazı var: “Burada; yaratıklarının yanında elem çekiyor.” Yeryüzündeki kudurganlıklara bu kavramla bakabilenin düğümleri çözülür, karanlığı aydınlanır. Allah adıyla bildiğimiz Tanrı gerçek ‘Kişi’ dir. İnsan elemlerine ve harcanışına ne kayıtsızdır, ne de çaresiz. Han-gi yolla eğildi insanın bunalımına? Bunu Kutsal Söz’den duyalım: “Bu nedenle, çocuklar nasıl etle kana paydaş oldularsa, O kendisi de bu doğayla özdeş oldu. Öyle ki, ölümün güçlü egemenliğini kendinde bulunduranı, yani iblisi ölümüyle ezsin. Ve ölüm korkusu yüzünden yaşam boyu tutsak olanları özgürlüğe kavuştursun” (İbraniler 2:14,15).
Budur Tanrı-insan tarihinin en düşündürücü gizemi: “Tanrısal Söz beden oldu, kayra ve gerçekle dolu olarak aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini Baba’dan gelen biricik Oğul’un yüceliği niteliğinde gördük” (Yuhanna 1:14). İsa Mesih insan bedeni kuşandı, insan yavrusu olarak erden kızdan doğdu, insanın acılarını üstlendi, onları taşıyarak gözyaşları döktü, günahı yüklendi, günaha yaraşan ağır cezayı haç üzerinde hem ruhunda hem de bedeninde taşıdı. Hepimize atanan ölümü öldü. Şükürler olsun! Mezar O’nu tutamadı. Görkemle dirildi, göklere yükseldi, Baba Tanrı’nın sağında oturdu, kurtarışına iman edenin meyancısı-bağışlayıcısı oldu. Onları yanına almak için egemen güçle geleceğini kesinlikle belirtti. Elem çeken her Mesih inanlısı O’nun parlak gelişini beklemekte. Evet, Mesih harcandı; öyle ki harcanan kadın-erkek kazanılsın, sonsuzun görkemine kavuşsun. Mesih’e iman edip O’nu kabul edenin iç dünyası baştanbaşa değişir.
Günah köleliktir. İsa Mesih günaha tutsak insanın durumunu böyle anlattı, köle pazarından fidyesiyle onu satın aldı. Mesih’e iman edenin gönenci sonsuzdur. Bu insan sahip değiştirmiştir. Önceki çağlarda köle pazarı en hareketli yerlerdendi. Çoğu kez köle insan bir zalimden başka bir zalime satılırdı. Buna karşı, İsa Mesih kanıyla satın aldığı günahlıyı Tanrı’nın ve kendisinin ebedi bağlısı kılar. “Ama şimdi günahtan özgür kılındınız, Tanrı’nın uşağı oldunuz” (Romalılar 6:22). Kişisel kararıyla bu yetkili aşamaya gelenin gönenci kendine özgüdür. Bilinen kölelik kahredici bela, Tanrı’ya ve Mesih’e kölelikse içaçıcı balsamdır. Bu özgürlüğü sen de seçmek istemez misin?
Tanrı Elişa aracılığıyla sayısız mucize yapmakta. Bunlar Kutsal Kitap sayfalarını süslüyor. Naaman büyük tantanayla, askerleri uşaklarıyla Elişa’nın kapısına dayanıyor. Şimdi şifa için gerekli kapıyı çalmakta. Neredeyse o tanınmış adamın bir peygambere yaraşır biçimde koşup onu iyi edeceğini bekliyor. Ama umduğunu bulmuyor. Elişa yerinden kıpırdamıyor, buyruğunu iletiyor: “Ürdün ırmağına uzan, orada yedi kez yıkan; etin eski durumuna dönecek, tertemiz olacak, özgürlüğe kavuşacaksın.” Tanınmış bir komutanı ne kadar yolsuz bir karşılayış, ne tür uygunsuz bir kandırış! Naaman öfkelenir, içinden düşünür: “Ben onun dışarı geleceğini, önümde dikilerek Tanrısı Rabbin adına sesleneceğini, cüzamlı yerin üzerinde ellerini sallayarak hastalığı atacağını sanmıştım. Ne tuhaf bir buyruk! Şam’da fışkıran bunca çekici ırmağımıza ne olmuş? Abana, Farpar. Bütün İbrani ülkesinde bulunan ırmaklar yanında bunların üstünlüğünü işitmeyen kim var? Onlarda yıkanıp temizlenemez miyim sanki!” Ayranı kabarmış, için için mırıldanarak gerisin geri döner. Ne yazık ki, hastalığını da beraberinde taşımakta. Şifaya gerekli kapıyı çalmış ama sağlıklı öneriye içerlemiş, hatta küplere binmiş.
Adamın askerleri şoka uğramış. O denli sevdikleri komutanın durumuna acı duyu-yorlar. Ona doğrudan doğruya konuşmak için cesaretlerini toplayarak, “Baba!” diyorlar. “Peygamber sana acayip bir öneride bulunsaydı yapmaz mıydın? Oysa bak, yerinde ve basit bir çözüm yoluyla sana sesleniyor. Yıkan ve temizlen buyru-ğuyla, Tanrı şifasını dile getiriyor. Niçin bu sağduyulu buyruğa uymaktan kaçını-yorsun? Direnişten ne çıkar? Amaç senin cüzamdan paklanman değil mi? Peygamber de bunu istemiyor mu?” Naaman askerlerinin bu akıllı sözlerini dinli-yor. Öfkeden sıyrılıyor. Abana ve Farpar ırmaklarında yıkanırım diyen inatçı dire-nişi bırakıyor. Gerçek şifa yolunu anlayarak buna iman ediyor, aklının kestirdiği yola rest çekiyor. Yaşamında dönüm noktası olurdu bu fikir düzenleyişi.
Elişa’nın onu niçin Ürdün ırmağına gönderdiğini kavrayan Naaman yönünü değiştirir. Yedi kez Ürdün’ün sularına dalar cüzamı paklanır. Bedeni bir çocuğunki gibi tertemiz olur. Naaman şifa aramaya geldiği doğru kapıdan aldığı doğru yanıta uymanın ödülünü bulur. Tanrı tasarılarının insanınkinden ayrı olduğunu öğrenir. Kutsal Kitap’ta şu ilke belirtilir: “Yol var ki, insanın karşısında doğru görünür; ama onun sonu ölüm yollarıdır”(Süleyman’ın Özdeyişleri 14:12). Komutan askerleriyle, uşaklarıyla Elişa’nın evine döner: “Şimdi artık biliyorum ki” der, “Evrende İbraniler’in Tanrısı’ndan başkası yoktur. Senden dilerim; şu armağanları kabul et!” Bu sözlerle bir sürü göz alıcı para ve giysiyi açar. Ne der Elişa ona? “Rabbin hakkı adına hiçbir şey almam!” Tanrısal sağlayış bedelsizdir, insan ödemelerinden ötededir. Tanrı kayrasını (inayet) kim karşılıkla ödeyebilir? Göksel sevgi, sevecenlik eliaçıklıkla herkese sunulur. Peygamber şöyle der: “Bütün doğruluk islerimiz kirli paçavra gibi değersizdir” (Yeşaya 64:6). ”Sahibi olduğun ne var ki, onu almamış bulunuyorsun. Madem aldın, öyleyse sahip olduğun şeyi almamış biri gibi bu gösteriş neye” (I Korintoslular 4:7b).
Tanrı vücut cüzamına eşit başka bir cüzama değinir, sonucunu anlatır. Beden sağlığı yerinde olanın düşünmediği bu taşınılmaz dert günah cüzamıdır. Günah temel bunalımındır. Beden cüzamı varlığı yara bereyle doldurur. Ruh cüzamı olan günah kadının erkeğin düşüncesini, sözünü, eylemlerini bozmuş sarsmıştır. Niceler bu yıkıcı bunalımı genellikle hafife alır ya da birkaç din icabıyla, oruçla, sevapla sağlık arar. Gelgelelim, yanılgı köklü. Tanrı tümden kutsal, sense büsbütün günahlısın; hiçbir günahlı kendini O’nun katında paklayamaz. Naaman’ı cüzam sarmıştı; iyi edilme gereksinimini anladı. Sen de günahtan arıtılmaya ge-reksinimlisin. Günahı doğal durum sanma. İnsanız; günahlıyız! Bu, insanız cüza-ma tutulmalıyız türünden şeytansal yalandır. Vücut cüzamının sinsilikle geliştiği gibi, günah ta saman altından çirkin etkisini sürdürür, canı mahva ve yıkıma götürür. Günahı gözle göremezsin, ama açtığı yaralar sırıtır, bangır bangır bağırır. Antibiotike direten bakteri hastayı ölüme götürebilir. Günah tekbir getirmekle silinemez. “Kan dökülmeden günah bağışlanması yoktur”(İbraniler 9:27b).
Sevinç Getirici Haber’de şu gerçek vurgulanır: “Çünkü iman ederek, kayrayla kurtulmuş bulunuyorsunuz. Bu kendi başarınız değildir; Tanrı armağanıdır. Hiç kimse övünmesin diye, yapılan işler nedeniyle değildir. Çünkü bizler O’nun yapıtıyız. Mesih İsa’da iyi işler için yaratılmış bulunuyoruz. Tanrı, vaktimizi bunlarla geçirmemizi amaçlayarak, bu şeyleri önceden hazırladı” (Efesoslular 2:8-10). Tanrı hepimize öykülerle, olaylarla, betimlerle konuşur. Bu tarihsel olay somut bir gerçeği simgeler: Cüzam, bedeni yiyip tüketen beladır. Cüzamlı kişiye karşı nasıl davranılacağı Kutsal Kitap’ta şöyle belirtilir: “Üstünde cüzam hastalığı olan insanın giysileri yırtılacak; saçlarını karmakarışık sarkıtacak ve üst dudağını kapayıp bağıracak: Murdar, murdar! Hastalık onun üstünde bulunduğu süre boyunca murdar kalacak. Tecrit edilmiş durumda yaşayacak. Konutu bölgenin dışında saptanacak” (Levililer 13:45,46).
Naaman İbraniler arasında onu iyi edebilecek bir peygamber bulunduğunu öğrenince Elişa’ya koşmakta hiçbir sakınca görmedi. Senin de günahlarını bağışlamaya, ruhunu ve canını gözle görülmeyen cüzamdan arıtmaya gücü olan Kurtancı’ya imanla sığınman gerekir. Bu kurtarıcı insanlığa Tanrı sevgisinin açıklanışıdır. İsa Mesih günahlıları aramaya ve kurtarmaya geldi. Naaman Elişa’yı bilmiyordu. Ama küçük bir kızdan bilgi alınca hemen yola koyuldu. Kralı’ndan hiçbir işe yaramayan aracılık mektubu getirdi. Bunun yararsızlığı anlaşıldı. Günahlı torpile değil ilk yardıma muhtaçtır. Başta beliren sorunun günahtan nasıl arıtılacağındır. Naaman hatırnazlık umdu. Ama Elişa ona Tanrı tasarısını sundu. Bu, kişisel dinsel toplumsal kuramların ötesindedir. Sonunda Naaman öfkeden sıyrıldı, Tanrı düzenine boyun eğdi. Seven Tanrı’nın insanlığa atadığı kurtarıcı Mesih yücelerdedir, senin için aracılık etmeye hazırdır. Günahla-rını O’na açık açık bildir, Tanrı’dan seni affetmesini imanla içtenlikle dile. Affın için gerekli bağışlamalık ödenmiş, Tanrı katında geçerli kefaret sunulmuştur.
Naaman Ürdün ırmağına yedi kez dalmayı ilkin gülünç ve yersiz buldu. Ülkesindeki belirli iki suyun her sudan üstün olduğunu tasarladı. Kızgınlıkla, içerleyerek Elişa’nın yanından ayrıldı. Ama askerleri ona öfke ile kalkanın zararla oturacağını bildirdi. Sağduyu kazandı. Naaman cüzamından temizlendi. Ruh cüzamından, yürekte çöreklenen günah ayıbından kurtulman gerekir. Bunun tek yolu İsa Mesih’in senin yerine sevgiyle sunduğu kurtarmalığı imanla kabul etmendir. Günahı Tanrı’ya bağışlatmak için İsa Mesih günahsız canını sundu, kutsal kanını bağışlamalığın kıldı. O kaza sonucu ya da komplo kurucu oyunla haça çakılmadı. Senin hayatına karşı kendi hayatını bedel olarak sundu.
Herkes gibi seni de günah bağlarından kurtarsın, dinsel uğraşlarından özgür kılsın diye Mesih senin yerine öldü. Günahlıyı sadece Tanrı doğru kılabilir. Bunuysa dinsel uygulamalarla değil, Mesih’in haça çakılmasıyla sonuçlar. Buna iman edersen Tanrı sana yeniden doğuş verir, yaşamına yön ve anlam getirir. Kişi şu yol ya da öteki yol daha güzeldir, daha çekicidir demekten kendini alamaz. Ama sen de Naaman’ın yaptığı gibi Tanrı önerisine saygı göster, tutumunu alçalt, yüreğinden gururu at! Egemen Tanrı’nın tek kurtuluş düzenini sevinçle değerlendir. Sana şükürler olsun Tanrım de, Mesih’in sağlayışına güven. Naaman’ın cüzamdan paklandığı gibi, günahlarından arıtıl, kutsal yaşam gönencine kavuş. Naaman’ın şifa aradığı gibi sen de kurtuluşunu ara.
Peygamber Elişa Naaman’ın armağanlarını kabul etmedi. Tanrı kişinin dinsel icaplarına, sevaplarına yüz çevirir; çünkü bunlar O’nun kayrasını geriye itmektir. Armağan başka armağanla karşılanamaz. Nerede kaldı bu eşsiz armağanı cılız uygulamalarla geri tepmek! Tanrısal arıtışın alçakgönülle, uysal tutumla kabulu O’nu hoşnut eder. Naaman Tanrı’dan şifa buldu, paklanmış bir insan olarak, coş-kuyla yurduna döndü. Sen de aynı güvenle göklerin zenginliğine kavuşabilirsin.
“Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Çünkü gök altında, insanlar arasında bizi kurtarabilecek verilmiş başka hiçbir ad yoktur” (Habercilerin İşleri 4:12). “Eğer ağzınla İsa’yı Rab olarak açıkça kabul edersen, yüreğinle de Tanrı’nın O’nu ölülerden dirilttiğine iman edersen kurtulacaksın. Çünkü doğrulukla donatılmak için yürekle iman edilir, kurtuluş için de ağızla açıkça tanıklık edilir” (Romalılar 10:9,10). Tanrı’nın bu armağanına sen de sahip çık, gönenç bul. “Ey Canım Rabbi kutsa! O’nun kutsal adına övgüler sun, ey bütün varlığım…İyiliklerinin toplamını unutma! Bütün suçlarını bağışlayan, bütün hastalıklarını iyi eden. Canını ölüm çukurundan kurtaran. Sana sevgi ve sevecenlik tacını giydiren…Bize günahlarımız uyarınca davranmaz O” (Mezmur 103:1.4,10
Thomas Cosmades