Bahabey caddesi sinema meydanı Yavruturna mah, cengiz topel cad. No: 2/B Erdem Apt B blok Çorum/Merkez

Tanrıdan Kaçışın Getirdikleri

Tanrıdan Kaçışın Getirdikleri

TANRI’DAN KAÇIŞ VE SAKLANMA GAYRETİ

Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler (Yaratılılış 3:8).
Tanrı birçok kişiye değişik armağanlar verirken bu armaganı bazılarımıza güzel bir ses olarak vermiştir, Özellikle güzel ilahi okuyan kardeşlerin bizlerle olması, o ilahiyi okurken ve o ilahide Rabbi överken dahada coşkulu ve yürekten okumamıza sebep olur, Maalesef biz Türklerin çogunda bu armağan yok, ama onun yerine Tanrı bizlerede güzel bir kulak vermiştir, eğer onu vermeseydi, bu güzel sesin ne önemi olabilirdiki? Evet Çoğumuz insan sesinin güzelliğinden bahsederiz, ya insanı yaratan Tanrı’nın sesinin ne kadar muhteşem bir ses olabileceğini düşündük mü acaba? her şeyi bu kadar mükemmel yaratan Tanrı’nın sesi nasıldır acaba? Adem ve Havva ne sanslilardi kimbilir, Çünkü Tanrıyla hep beraberdiler, onunla hep konusuyorlardı ve o muhtesem olanın, muhtesem sesini işitiyorlardı, Fakat bu okudugumuz ayette bir problem var, onlar bu kadar muhtesem olanın, yine muhtesem sesini duyduklarında, Efendim Tanrımmmmm, Buradayız Tanrımmm diyeceklerine gidip gizleniyorlar saklanıyorlar, neden? Evet simdi hepinizinde söylediği gibi ve en az yüzlerce vaazda işittiğiniz gibi, ve Tanrının sözünü bize söylediği gibi onlar Günah işlemişlerdi, ve bu günah onları bir korkuya sebep olmuştu, Biraz düşünelim şimdi, acaba seste bir farklılıkmı olmuştu sizce? Yani ses çirkinleşmiş olabilirmiydi? Bence hayır Çünkü Tanrının kendisi her zaman ve her koşulda mükemmeldir, onda çirkinlik ve kötülük asla olamaz ama Adem ve Havanın işlemiş olduğu günah o mükemmel Tanrı’nın günaha karşı kızgın ve tahammül edemez olmasının etkisi ile Adem ve Havaya seslnemiştir ve Adem ve Havvayıda korkutan Tanrının güzel sesini değiştirmiş olması değil günahtan dolayı Tanrının yargısının üzerlerine gelecek olmasını bildiklerindendir. Bu ayet birçok insan için korkuyu ve uzaklaşmayı öğretsede benim için bu ayet Huzuru ve birlikteliği öğretir, Tanrı nerede “ Bahçede, adem ve havanın olduğu yerde geziyor,” Ne zaman geziyor Günün serinliğinde diyor, Yani en güzel yerde ve en güzel zamanda, sanrım bir insana cenneti anlatabilmenin, günaha düşmezden önceki huzuru anlatmanın en güzel yolu, öğlenin sıcağında demiyor, Gecenin karanlığı demiyor, günün serinliğinde diyor Yani Kutsal kitap Tanrının lütfunu ve huzurunu göstermek için özellikle bu sözlerle yazılmıştır, Ve Tanrı ne yapıyor adem ve havayı korkutmak için ansızın gelmiyor, birden bire karşılarına çıkmıyor, Geldiğini sesi ile haber vererek yavaş yavaş, yürüyerek geldi Tanrı. Dikkat ederseniz ne Tanrı’nın sesi, ne de gelişi esas korkutucu olan değildi. Onlar için esas korkutucu olan günah işlemiş olmaları ve günahın hemen yargı doğurduğu gerçeğiydi. Evet Adem ve havayı anlıyorum şimdi, çünkü onlar daha Mesihten haberleri yoktu, yoktuki hemen çarmıhın altına gitsin ve Göksel baba evet biz senin emrettiğin gibi yasamadik, lutfen bizi Biricik olgun isa mesihin adıyla desinler ve dogal olarak korktular, saklandılar, çünkü af dilemeyi bilemiyorlardı, Ama Tanrı onların bu eksigini kalıcı bir kusur saymadı kendi eliyle bir kurban kesip deriden bir giysi yapıp onları bir nevi affetti, Bugün birçok insanda Tanrıdan uzak ve gizli yaşamak istemektedirler, acaba neden? Çünkü hayatlarının Tanrının isteğine uygun olarak yaşamadıklarını bildikleri için, Tanrı kelimesini duymaya tahammulleri yok, “BENİM İŞİM OLMAZ TANRINIZLA” demektedirleri bir nevi binlerce yıl önce atamız adem gibi saklanmayı tercih ediyorlar, Çünkü eğer Tanrıyla yüzleşseler Tanrı onlara söyleyecek Sen bu günahları yaptın diye, ama şimdilik saklanmak daha iyi diyorlar, ama adem ve Havva saklanabildilermi? Tanrının gözünden bir şey kaçarmı? Tanrının elinden kurtulabilirlermi? Hayır, işte o zaman bizde sizlerle birlikte Tanrının bu sözlerinden birkaç örnekle, Kaçmaya çalışanların durumlarına bakacağız ve gerçekten Tanrıdan kaçmak bize ne getiyoror ve kaçmak bize ne kazandırır veya kaybettirir buna bakıp hayatımıza yeni bir yön vermeye çalışacağız. Üç nedenden ötürü Tanrı’dan kaçmaya çalışmak ve saklanmak aslında akılsızlıktır.

1.Tanrı’dan kaçabilmek ve O’ndan saklanmak imkansızdır: Davut bunu çok güzel ifade etmektedir: Nereye kaçabilirim huzurundan? Göklere çıksam, oradasın, ölüler diyarına yatak sersem, yine oradasın. Seherin kanatlarını alıp uçsam, denizini ötesine konsam, orada bile elin yol gösterir bana, sağ elin tutar beni. Desem ki; “karanlık beni kaplasın, çevremdeki aydınlık geceye dönsün.” Karanlık bile karanlık sayılmaz senin için, gece, gündüz gibi ışıldar,karanlıkla aydınlık birdir senin için (Mezmur 139:7-12). Tanrı’dan neden kaçamayız? Doğasından ötürü. Çünkü Tanrı sınırsız ve zamanın üstünde, zamana sahip ve her şeye kadir olandır. Peki şimdi diyelim olsun Orhan sen bize örnek ver belki ondan kaçan olmuştur, bizi ikna et diye, Bakalım kaçabilen olmuşmu? Yunus Yunusu hepimiz biliyoruz değimli? Özlelikle eski inancımızdada var olduğu için, hepimiz hayatını derin derin biliyoruz, ve o Yunus bunu bir kez denemişti. Tanrı Yunus’a bir emir verdi. Nineveye gitmesini ve halka Tanrı kurtarışını vaaz etmesini istedi ama o kişiler İsrailli olmadığı için Yunus bunu yapmak istemedi. Asur’un başkenti olan Nineve halkı Yunus’un halkının düşmanlarıydı. Bu nedenle Yunus bu emre yürekten itaatsizlik ediyordu. Tanrı’nın “lütfeden, acıyan, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin, cezalandırmaktan vazgeçen bir Tanrı” olduğunu biliyordu. Ve kendi vaazıyla düşmanlarının cehennemden kurtulmalarını istemiyordu. Bu nedenle kaçmaya karar vermişti. Gerçekten de Tanrı’dan kaçmak için bir gemiye binip tam ters istikamete gitmeye kalkmıştı. Yunus elbette inanan bir Yahudi olarak ve üstüne üstlük bir peygamber olarak Kutsal Yazıları biliyordu. O zaman onu böyle bir bilgiye rağmen Tanrı önünden kaçmaya iten şey neydi? Elbette içindeki günahtı. Yani Tanrı’ya itaatsizlik, insan kardeşinden nefret, Tanrı’nın iradesine saygı göstermemek ve daha niceleri; işte Tanrı’dan kaçışının nedeni bu günahtı. Fakat Tanrı’nın böylesi bir itaatsizliğe üç yolla cevap verdiğini görüyoruz;

a)Tanrı büyük bir fırtına gönderdi; deneyimli denizcilerin bile korkacağı türden bir fırtına gönderdi. Ve Tanrı denizcilerin korkusunu Yunus’u Kendi emri altına getirmek için, tövbe etmelerini sağlamak için kullandı. Tanrı’dan  kaçma durumunda sakin suların dalgaya ve sakin havanın fırtınaya dönüştüğünü görüyoruz. Tanrı’ya ait olan kişinin Tanrı itaatine geri döndürülmesi için. Ve denizciler sorar ne yapmalıyız der? Ne yapalımda bu deniz tekrar durulsun der, Yunus o zaman şöyle der. Yunus 1:12 Yunus, «Beni kaldırıp denize atın» diye yanıtladı, «O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız.» evet sizlerde hayatlarınızda bazen başınıza gelen felaketler, acılar ve üzüntülerin acaba Tanrının emrine göre yaşamadığınız, acaba Tanrıdan kaçtığınız, Onun o güzel hoş sesini duyduğunuz halde duymak istemediğiniz için olabilirmi? Dikkatinizi bu konuda tutarak devam edin lütfen vaazı dinlemeye.

b)Tanrı büyük bir balık gönderdi; Yunus az önce beni denize atın demişti, yani anlamıştı Tanrıdan kaçamayacağını, ve denize atılır yunus ve Tanrı yapmayı istediği işi yaptırabilmek için bir Balık sağlar ve istenilen yere ulaştırılması için bir araç sağlanmıştı. Ve Tanrının isteğini yerine getirir, Sonra Kutsal Kitap’ın sonunda bir bölüm karşımıza çıkar, Yunus’a gölgelik yapan bir keneotu vardır ve bu keneotu bir bitki kurdunca kemirilmeye başlanır, Çünkü Tanrı bu basit ve sıradan olay aracılığı ile Yunus’a bir ders vermek istiyordu, bu ders ne olabilir sizce? Evet Az önce söylediğimiz gibi Tanrı her zaman heryerde, ama aynı zamanda Tanrı her şeyin hakimi ve bizi kendi yollarına çekmek Bir Otu ve bir bitki kurdunu kullanıyor, Ve az öncede yunusu istediği yere getirmek için bir balinayı kullandı o zaman bu bize öğretmeliki bütün her şeyin idaresinin elinde olduğunun en güzel göstergesidir. Kısacası itaatsiz olan evladını kendisine geri getirmek için Tanrı istemine uygun her şeyi kullanabilir. Peki sizin hayatınızdada sizi Tanrıya yönlendirmeye çalışan bazı olaylar olmuyormu? Bazen günah işleyeceğiniz zaman içinizden “Aslında bu günah bunu biliyorsun diye bir ses duymuyormusunuz?” veya böyle dünyasal olaylarla karşı karşıya gelmiyormusunuz? Acaba Tanrıya tamamen dönmemiz icin açıkca bir fırtınaya düşmeniz ve bir balığın karnında hapis kalmanızmı gerekiyor? Bence evet ama Tanrı bekliyor, sabrediyor, Çünkü İsa Mesih göklerde bize başkahinlik ve aracılık ediyor,!! Ama onun sabrını ve lütfunu fazla denemeden, fırtınaya yakalanıp denize atılmadan Tanrıya dönemiz gerekli degilmi?

c)Tanrı büyük bir kenti kurtardı: Yunus her ne kadar da itaatsizlik etse de, her ne kadar kaçmaya çalışsa da gördüğümüz gibi Tanrı yine de isteminde ne varsa onu yerine getirdi. Ve yunusa şu güzel sözü hatırlattı, Ey Yunus dedi, (Yunus 4:5-11 oku) 2.Tanrı’dan kaçmak ve saklanmaya çalışmak perişanlıktır Tanrı’dan kaçmaya ve saklanmaya kalkışmanın mümkün olmadığını ve çünkü bunun tek kelimeyle imkansız olduğunu söyledik. İkinci neden ise kaçma ve saklanmanın getireceği durumun kötülüğüdür. Perişan bir durumun ortaya çıkmasının kaçınılmaz olmasıdır. Her nimet, her mükemmel armağan yukarıdan, kendisinde değişkenlik ya da döneklik gölgesi olmayan Işıklar Babası’ndan gelir (Yakup 1:17)demek ki, Tanrı’dan kaçar ve saklanırsak nimetler ve mükemmel armağanlardan mahrum kalma başlayacak ve bu durum gittikçe artacaktır. Eğer ilahi nimetler ve mükemmel armağanların üzerimizden gitmesini istemiyorsak bu durumda Tanrı’dan kaçma gibi bir alternatifimizin olacağını da düşünemeyiz. Yani sadece günahın yargısından kaçışın mümkün olmadığı gibi, aynı zamanda kaçışın getireceği perişanlıkta bize Tanrı’dan kaçmanın mümkün olamayacağını göstermektedir. Burada “Kaybolan Oğul” meselini hatırlamakta büyük fayda vardır. Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti (Luka 15:13). Babasından miras payını alıp kaçıp giden ve kafasına göre her şeyini çarçur eden bir evlat görüyoruz bu tabloda. Bir müddet mutlu, zengin yaşadığını da görüyoruz bu kişinin. Ama günah ve sonuçları ve günahın yargı ve aynı zamanda günahın getirdiği perişanlığın da bu küçük oğulun hiç yakasını bırakmadığını da okuyoruz. Daha sonra bu kişinin domuzların yediği keçi boynuzlarıyla karnını doyurmaya can atan(16) bir kişi olduğunu görüyoruz. Sonra küçük oğul perişan durumunda evini ve orada sahip olduğu nimetleri hatırlamaktadır. Burada tabi üzerinde durduğumuz konu Tanrı’dan kaçmanın aslında imkansızlığında perişanlığında ne denli büyük rol oynadığı gerçeğidir. Acaba Şimdi sizlerde Tanrıdan kaçan insanlarsanız, ve Babanızın mallarından mirasınızı peşin olarak almış ve bunu har vurup harman savuruyorsanız ve her geçen gün o zenginliğiniz azalıyor ve yakında acaba Babanızdan uzak yaşadığınız için keçi boynuzları ile beslenecek olsanız ne yapardınız? Bence yapılması gereken tek şey o miras tamamen bitmeden, yiyecek bir şey kalmayana kadar beklemektense bugün hemen Tanrıya tekrar dönüp, parmağımıza takmaya hazır olan o yüzüğü takmak zorunda değimliyiz? Üzerimize yeni kaftani tekrar geçirmek zorunda değimliyiz, Unutmayın her şey geçicidir kardeşim, Tüm peygamberler öldü gitti, Tüm Krallar öldü gitti, ve hepimiz yaptığımız işlerin karşılığını mutlaka bir gün alacağız. (2.Korint 5:10) ne diyeceksiniz o zaman Mesih’!e? 3. Kaçıp saklanılsa bile karşılıksız sevginin sürekliliği Tanrı’dan kaçıp saklanmanın akılsızlıkla eş değer olmasının üçüncü nedeni ise çağıran, aklayan, kurtaran, kutsayan ve yücelten Tanrı’nın kendi seçtiği kişiye olan sevgisinin karşılıksız olması ve sürekli olması gerçeğidir. Bu konuya ilişkin en güzel örnek Hoşeya ve karısı Gomerdir.Rab Hoşea aracılığıyla konuşmaya başladığında on şöyle dedi: “Git, kötü bir kadınla evlen, ondan zina çocukların olsun. Çünkü ülke halkı benden ayrılarak adice zina ediyor”(Hoşea 1:2). Hoşea bu emir doğrultusunda hareket etti. Ve evlendikten sonra Gomer Hoşea’yı aldatmaya başladı. Oynaşlarımın ardından gideceğim dedi, ekmeğimi, suyumu, yapağımı, ketenimi, zeytinyağımı, içkimi onlar veriyor (2:5). Ne yazık ki, bu kadın Hoşea’nın belki fakir görünen ama inanılmaz sadakatini, aşkını bir türlü dünya zenginliklerinden ötürü göremiyordu. Zaten Tanrı’nın bu olayda İsrail’e öğretmek ve göstermek istediği de buydu. Onların başka Tanrılarla yaptıkları düşüp kalkmaları. Tanrı, “bana sadık olmasanız bile, içim kan ağlasa da sizi döndürebilmek için her şeyi yapacağım çünkü sizi kendi halkım olarak seçtiklerimi seviyorum” diyordu. Hoşea’nın karısı günahla bir müddet zenginliği tattı ama günahın yargıdan kaçışı imkansız kılması ve perişanlığı beraberinde getirmesi Gomer’in sonunda sefil bir biçimde sokağa düşmesi ile noktalandı. Aslında biz burada kendi mantığımızla Tanrı’nın “ Benden uzaklaşır mısın? Şimdi üzgün müsün? Umarım aklın başına gelmiştir” tarzında düşündüğünü düşünürüz. Ama bu bizim mantığımızdır. O’nun karşılıksız sevgisi her durumda bizi belli şartlarla kendisine geri döndürürken bile süren bir sevgidir. Bizim düşünme yollarımızdan farklı düşünen sevgi, adalet ve yargıyı üzerinde bulunduran sınırsızlığın sahibi Tanrı bizleri öylesine kucaklar. Bakın sanki Tanrı Hoşeya’ya şöyle sesleniyor: Hoşeya biliyor musun karın kentin en yoksul kesiminde ve tamamen bakımsız bir durumda yaşıyor? Hoşeya: “Evet” “biliyorum” diyor. Tanrı: “O zaman git ihtiyaçlarını karşıla, ben benden kaçan sevdiklerime böyle yaparım” Hoşeya için çok ama çok zorda olsa Hoşeya böyle yaptı, yiyecek ve giyecekler alarak oraya o eve ulaştı: “Sen Diblaim kızı Gomer’le yaşayan adam mısın?” “Bundan sana ne” “Ben Hoşeya, onun kocasıyım” “Sorun çıkarmaya mı geldin” “Sorun çıkarmaya değil, ama ona bakmaya gücün olmadığını biliyorum. Bütün bunları sadece onu sevdiğim için getirdim. Bunları al bir şeyi eksik kalmasın”. Adam Hoşeya’nın herhalde aklını yitirmiş olduğunu falan düşünerek torbaları alır ve kendi alış veriş yapmış gibi içeri girerek torbaları Gomer’e verir ve doğal olarak Gomer yine kendisini yasa dışı ilişkisinin kollarına atar. Hoşeya 2:8’de aslında Ama kendisine tahıl, yeni şarap, zeytinyağı verenin, Baal için harcadığı altınla gümüşü bol bol sağlayanın Ben olduğumu bilmedi diyerek Tanrı bu örnekte Gomer’in yaptığının İsrail’in yaptığı ile aynı şey olduğunu göstermektedir. Bu anlaşılmaz bir sevginin insani olmayan bir sevginin muhteşem örneğidir. Sonunda Gomer esir düşer ve ne olur??? “Hoşeya para karşılığı Gomer’i satın alır.”” Yani Baba’nın bizi Mesih İsa’nın kanını bedel olarak ödemek kaydı ile satın aldığı gibi, bizi günahın, perişanlığın, ruhsal olarak her tür kötüye olan kölelikten bedel ödeyerek kurtarır. Bu nasıl bir sevgidir. Hoşea 2:8’i tekrar okuyun kardeşlerim, Ve o anki Tanrının durumunu düşünün, Tanrı her şeyi kendisi saglıyor, onu her ne yaparsa yapsın seviyor, hatta o kadar yaramazlık yaparken bile ona bir şeyler gönderiyor, ve Gomer bunları yinede Put olan Baal’ın yaptıgını düşünüyor, Olsun diyor Tanrı, Olsun yeterki sen mutlu ol ve sana bir şey olmasın diyor ve o ne kadar zina yapsada benim İsraillilerde öyle yapıyor çünkü, yinede ben nasıl israili seviyorsam sende eşlin Gomeri öyle sev git onu kurtar diyor, ve bende gidip halkımı kurtaracağım diyor, Benim halkım Pazar günü kiliseden çıktıktan sonra beni unutsalar, Benim halkım Pazar günü kiliseden çıkınca başka putlarla zina etselerde ben onları seviyorum bak onlara oğlumu göndereğim dedi, göndereceğimki onlar kurtulsun ve benim olgum canını versin dedi, ve buna tüm inananlarda kurtulsun dedi. Kısacası Tanrı’dan saklanmamız ve kaçabilmemiz mümkün değildir. Çünkü O’nun akıl almaz sevgisi biz kaçarken de ensemizdedir, yanımızdadır, ihtiyaçlarımızdadır, hayatımızdadır. Tanrı Adem ve Havva’yı da günahlarına rağmen, O’ndan kaçıp saklanmalarına rağmen çok seviyordu. Yalnız iyiliği öğrendikleri Rablerinden başkasını dinlememeleri, isyan etmemeleri gerekiyordu. Ama düştüler, günaha girdiler ardından suçlama, utanma ve korku onları sardı. Tanrı elbetteki bunun farkında olarak her zamanki gibi yine o ince, güzel sesiyle ama günahın sonuçlarını daha önce duyurduğu için onlara yargıyı hatırlatan sesiyle seslendi ama onlar daha bu sesi duymadan önce zaten suç, utanma ve korku içine girmişlerdi bile ve Tanrı’dan kaçmanın imkansızlığını, kaçma durumunun getireceği perişanlığı ve üstüne üstlük Tanrı’nın sevgisinin farkında oldukları halde günahın getirdiği o kötü son nedeniyle hepsini unutup kaçtılar ve saklandılar. Eğer kaçıyorsanız, durun kesinlikle durun Tanrı’nın Mesih İsa’da sağladığı o muhteşem kurtarışı bize bildiren, o sevecen, ince, nazik sesine doğru koşun. O merhametlilerin en merhametlisi, bağışlayanların en bağışlayanıdır. Zaten O’ndan kaçmak ve hele hele saklanmak hiç mi hiç mümkün değilken kaçmaya kalkmaz zaten boşa kürek çekmekten başka bir şey değildir. Gelin hemen O’na Baba,Oğul ve Kutsal Ruh’ta tek Olana kollarınızı açarak Ruh’unun teşvikinde Mesih İsa’nın kanının kurtarıcılığında koşun ve sonsuz hayata, sonsuzluk bahçesinde O’nunla birlikte olmaya kavuşun Dua edelim. Yerin ve Göğün yaratanı Herşeye gücü yeten Baba, Sana herşey için teşekkür ediyoruz, Çünkü sen bizim zayıflıklarımızı bildiğin için, Çünkü sen herzaman bizimle birlikte olduğun için, Çünkü sen devamlı sana ihanet edip, Yapma dediklerini yaptığımız halde bizleri Oğlun Mesih İsa’da affettiğin için, Rab sana dönmek istiyoruz, hayatımız çok hızlı akıp geçiyor, öldüğümüzde senin yüzüne bakabilecek, öldüğümüzde İyi ve Sadık kölem gelmiş dedirtecek çocukların olmak istiyoruz, Lütfen sen içimizdeki Ruhu7n sesini dinleyip, o sesten kaçmak yerine o sese göre yaşabilecek çocukların olmak istiyoruz, Lütfen isyanlarımızı Anımsama ve o kutsal Yüzünü bizden esirgeme. Mesih İsa’nin Adıyla Amin

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir